İnsanlar konuşmayı nasıl öğrenir? Bütün insanların konuşmayı öğrenme serüveni anne karnındayken başlar 6 yaşına geldiğinde konuşma gelişiminin büyük kısmını tamamlamış olur. Halk dilinde sağır ve dilsiz olarak tabir edilen bireyler evet sağırdırlar fakat dilsiz değildirler. Bu yanlış bir tabirdir. Çünkü bir insan anne karnındayken dış dünyadaki sesleri dinlemeye başlar ve çevredeki sesleri, çevresindeki insanların konuşmalarını takip ederek konuşmayı öğrenir ve geliştirir. Bunun için sağlıklı bir işitmesinin olması, işitmesinde bir problem olmaması gerekir. Yani bir insan duyamadığı için konuşamaz, konuşmayı öğrenemez. Bu durumda en önemli şey çocuğun işitme engelli olduğu ne kadar erken fark edilip, işitme cihazı temin edilip seslerle tanıştırılırsa, başka bir tabirle uygun bir cihazla sağlıklı bir işitme sağlanırsa konuşması o kadar iyi gelişir.

Bebekliğin ilk dönemlerinde işitme engelinin olup olmadığının fark edilmesi zordur. Çünkü normal bebeklerin verdiği tepkileri verebilirler. Yeni doğan bebekle iletişime jest mimiklerle geçilir. Bebekte tepkilerini ses çıkararak, gülümseyerek, vücut hareketleriyle gösterir. Eğer bebeğin başka bir sağlık sorunu yoksa tıpkı diğer bebekler gibi gülümser isteklerini ağlayarak ifade eder ve çevresiyle ilgilenirler. Motor becerilerinde sorun yoksa emekler, yürümeye başlar. Uzatılan nesneyi alırlar, yemek yemeğe çalışırlar. Bu durumda anne-baba çocuklarının işitme engelli olduğundan şüphelenmeyebilir. Bebeklerin erken dönemde tanılanması artık eskiye nazaran daha kolaydır. Çünkü bebek doğduktan kısa bir süre sonra sağlık kuruluşlarında uyutularak işitme testi yapılabiliyor, seslere tepkileri ölçülebiliyor.

Bu durumda ailelere çok iş düşmektedir. Aile çocuk doğduğunda bütün testlerinin yapılmasına doktorların ve odyologların tavsiyesine göre çocuğun işitme kaybı ve tipine en uygun cihazı maddi yönünü düşünmeden çocuğun geleceğini düşünerek temin edilmesine ve en kısa zamanda işitme engellilere işitme ve dil eğitimi verebilen kurumlara başvurarak eğitime başlamasına olanak sağlamalıdır. Çünkü çocuğun erken teşhisi ve erken cihazlanmasının yanı sıra ailenin “Benim işitme engelli çocuğum var” cümlesini rahat söyleyebilmesi, bu durumu kabullenebilmesi, çocuğunun eğitimine yardım etmesi ve onların da erken eğitime başlaması önemlidir. Erken yaşta başlanan eğitimle çocuğun dil, sosyal ve akademik gelişiminde akranlarıyla belirgin bir farkın oluşması engellenebilir.

Aile bu sürecin içinde en önemli unsurdur ve çok iş düşmektedir. Ailenin her çocuğun gelişiminde önemli bir payı vardır fakat işitme engelli bir çocuğa sahip ailenin sorumluluğu iki katına çıkmaktadır.

Vural KESKİN

Besni Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü

 İşitme Engelliler Sınıf Öğretmeni