Yıl 1993; 24 Ocak  bir Pazar sabahı  Ankara Karlı sokakta, kulakları çınlatan bir gürültü. Kahpece arabasına konulan bir bomba sonucu Uğur Mumcu ‘nun bedeni, bizim ise yüreklerimiz parçalandı.

1942 yazında başlayıp, 1993 kışında, daha 51 yaşında iken sona eren hayatının hiçbir döneminde Atatürkçü kişiliğinden, aydın olmanın verdiği sorumluluğundan ya da sade bir vatandaşın sade yaşamından ödün vermeyen bir insanın aramızdan ayrılışının 20. yılı içerisindeyiz.

Uğur mumcu deyince;“Ben Atatürkçüyüm. Ben laikim. Ben Cumhuriyetçiyim. Ben anti- emperyalistim. Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım. Ben özgürlükçüyüm. Ben insan hakları savunucusuyum. Ben terörün karşısındayım. Ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız.
Öyleyse vurun, parçalayın beni! Her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır”
sözleri kulaklarımızda çınlar.

Uğur Mumcu bir gazetecidir. Araştırmacı gazeteciliğin öncüsü hatta en büyük ismidir. Kendi deyimiyle Kalpaksız Kuva-i Milliyeci dir. Kemalist, Atatürkçü, Cumhuriyetçidir. Kararlı, tutarlı, inançlı, dirençli, gözü pek, yiğit, mert bir aydındır. Ülkesine ve halkına yönelik tüm tehdit ve tehlikelere karşı, aynı anda, pek çok cephede kavga veren bir aydındır. Yobazlara, bölücülere, 2. cumhuriyetçilere karşı mücadelesini bilimle, bilgiyle ve belgeyle veren, bilge bir yazardır.

Bugün Uğur Mumcu’yu anmak, Atatürk Türkiye’sine sahip çıkmaktır. Tam bağımsızlığa, devrimci cumhuriyete, laikliğe, aydınlanmaya, ulusal bütünlüğe, ay yıldızlı bayrağa sahip çıkmaktır. Emperyalizme karşı direnmektir, isyan etmektir, başkaldırmaktır. Manda ve himayeye “hayır” demektir. Aklın ve bilimin öncülüğüdür. Dik durmaktır, rüzgâra göre savrulmamaktır. Yolsuzluğa, hırsızlığa, işbirlikçiliğe, yobazlığa karşı durmaktır. Mazlumun, ezilenin, kimsesizin, güçsüzün yanında olmaktır. Kul hakkı yememek, yetimin hakkını savunmaktır.

Büyük önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi“ Bir gün, Birinci Cihan Harbinden sonra Orta Doğu’da kurulan suni devletlerin halkları ayaklanacaktır. O gün geldiğinde, yeni kurduğumuz Cumhuriyet’in yöneticileri halkların değil emperyalist güçlerin yanında yer alırsa aynı akıbete kendileri de uğrayacaktır ve Kurtuluş Savaşı’nda yedi düvele haddini bildiren Türk halkı onlarında hakkından gelecektir.” ( Atatürk’ün 1923 yılında Amerikalı gazeteci Isaac F.Marcosson’la yaptığı röportajdan)

Uğur Mumcu’yu anmak Cumhuriyet Devrimi Kanunları’na sarılmaktır. Alt kimlikler üzerinden bölünmeye, federasyona, özerklik projelerine hayır demektir. Cumhuriyet yurttaşlığında ısrar etmek, ulus devlete, ulusal kimliğe ve kültüre sıkı sıkıya sarılmaktır.
Uğur Mumcu bedenen aramızdan ayrılmış olabilir. Ancak O’nun aydınlık fikirleri, savunduğu ve inandığı değerler Laik Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşlarının aklında ve yüreğinde sonsuza dek var olacaktır. Ülkesi ve halkının aydınlanması adına doğrulardan vazgeçmeyen diğer basın şehitlerimiz Abdi İpekçi, Muammer Aksoy, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve diğerlerini asla unutulmayacaktır.

Uğur Mumcu Halkına şöyle seslenir” "Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi... Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi... Özgürlüğe adanmış bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep birlikteyiz ey halkım unutma bizi, unutma bizi, unutma bizi...”
Atatürkçü Düşünce Derneği Besni Şubesi Olarak Diyoruz ki; Aramızdan ayrılışının 20. Yılında Türkiye’de insanlığı, düşünceleri ve yaptıklarıyla herkese örnek olan Demokrasi Şehidimiz Kalpaksız Kuva-i Milliyeci Uğur Mumcu’yu Unutmadık, unutturmayacağız ışıklar içinde yat, seni sevgiyle ve özlemle anıyoruz”.

Akif BAHÇECİ        
ADD Besni Şube Başkanı