Anne ve baba olabilmek… Belki de sorgulanması gereken en önemli soru… Anne baba olduktan sonra bu mesleğin geri dönüşü, istifası, emekliliği ne yazık ki yok. Anne babalık özel bir meslektir. Her mesleğin kendine has bir takım gereklilikleri ve özel nitelikleri vardır. Anne ve babalık biyolojik bir zorunluluk olmamalı. Bu mesleğin nedenleri, nasılları, incelikleri, özellikleri ve neler yapılması gerektiği insanlar tarafından bilinmesi gerekiyor.
Çocuğun fiziksel ve ruhsal açıdan sağlıklı bir şekilde gelişmesi, hepimizin amacıdır. Bunun için çocuğun insan ilişkileri açısından da sağlıklı bir ortamda yaşamını sürdürmesi gerekir. Olumlu çocuk yetiştirmenin ilk koşulu olumlu anne baba olmaktan geçer. Uzmanlar, olumsuz davranışlar sergileyen çocukların tedavisinde ilk şart, anne-baba ve çevresinin çocuğa karşı tutumlarının düzeltilmesi gerektiğini belirtmektedirler. Örneğin; Tek çocuklu ailelerde, çocuğa karşı gösterilen aşırı koruyucu tutum, çocuklarda çeşitli duygusal bozukluklar yaratmaktadır. Bu tutum çocuğun zihin ve kişilik gelişimini engellemektedir. 6-7 yaşlarında bile hala annelerince beslenen, anne-baba koynunda yatan çocuklar az değildir. Tıpkı bir çiçek gibi bakım ve sevgi, olağan, makul ölçüde olmalıdır. Aşırı güneş ve su çiçeğe nasıl zararlı olabilirse, aşırı ilgisizlik veya düşkünlük de çocuk için öyledir.
Günümüzde icra edilen tüm meslekler, eğitime tabi tutulmakta ve nasıl daha iyiye doğru götürülebileceği öğrenilmektedir. Bütün bunlar için enerji, zaman ve para harcanmaktadır. Toplumumuzun ve geleceğimizin ham maddesi olan çocuğun ev içinde nasıl gelişeceğini, eğitilip yetiştirileceğini öğrenip doğru uygulaması gereken anne-baba adaylarına da bu meslekte eğitim verilmelidir. Hemen hemen hepimiz, seçip seçmeme söz konusu olmadan, yetenekli olup olmadığımız soruşturulmadan, ön hazırlıksız, kurs-test almaksızın ve sınavlara dahi katılmadan yaşamımızın büyük bir bölümünü anne-baba mesleğinde geçirmekteyiz.
Bu meslekte çocuğun cebine birkaç lira para koymak ya da yeme içme ve yatma ihtiyaçlarını karşılamak iyi bir ebeveyn olmak için yeterli değildir. Önemli olan çocuğun içsel mutluluğunu ön planda tutulmasıdır. Günümüz dünyası kişiliğini, zekâsını ve yeteneklerini de geliştirmiş, kendine güveni olan mutlu ve üretken bireyler aramaktadır. Eğitim sadece okulların sağladığı bir avantaj değildir. Gerçek eğitim evde alınan eğitimdir. Bu da sadece yanlışların düzeltilmesi, öğütlerde bulunulması, uyarılması anlamına gelmez. Çocuk eğitmek, yetiştirmek, çocuğun kişiliğinin tüm potansiyelinin gelişebileceği bir ortamı ev içinde sağlamak ve bunun işlevselliğini temin etmek demektir. Uçakların uçuşa hazırlandığı havaalanları gibi ev ortamları da çocukların hayata hazırlandıkları yaşama uçuş alanlarıdır.
Çocuk eğitiminin bir bölümünü yuva ve okullar yüklenmişse de, çocuk yaşamının 1/4'ünü okulda, 3/4'ünü evde geçirir. Bu açıdan bakıldığında çocukların yetiştirilmesinde anne-babanın rolü çok daha büyük ve önemlidir. Anne-babalar günün 24 saatini, hem de tatil hakkı bile kullanmadan yaşamlarının 20 yılını bu meslekte geçirirler. Diğer mesleklerde deneme-yanılma uygulanabilir. Ancak anne-babalık mesleğinde deneme-yanılmaların sonucu ne yazık ki çok ciddi sorunlara sebep olmaktadır. Bu nedenle ciddi bir meslektir, eğitim gerektirir. Peki bu mesleği hakkıyla icra edebilmek için neler yapılabilir? En önemli noktaları birkaç başlık altında inceleyelim.
Sürekli Yüreklendirmek ve Çabaları Takdir Etmek
Çocuk yapılması gereken ve beklenen davranışlarda bulunduğunda hiç bir tepki gösterilmez, çocuğun böyle yapması normal görülür. Ancak yaptığı en küçük hatada hemen olumsuz tepkiler verilir. Bu toplum olarak en fazla düştüğümüz hatalardan biridir. Olumsuz davranışlara verilen olumsuz tepkiler üzerine kurulu eğitim sisteminde çocuk kişilik ve yeteneklerini geliştirme olanağı bulamadığı gibi girişimciliğini de yitirir. İkaz ve tepkilerin işlevliği ancak olumlu davranışlara da gösterilirse geçerli olur. Çocuk olumlu davranış sergilediğinde onu yüreklendirmek, çabalarını takdir etmek davranışın sıklığını artıracaktır. Yapılan ufak tefek yanlışları da görmezden gelmenin çocuğun kişilik gelişimi üzerinde olumlu etki yaratacağı aşikardır.
Olumlu Pekiştirme
Olumlu davranışı tekrarlatmanın, kalıcı olmasının en iyi yolu, o davranış görüldüğünde hemen olumlu tepki göstererek, davranışı pekiştirmektir. Aferin, çok iyi olmuş, çok hoşuma gitti gibi sözler hem davranışı tekrarlatmak için bir garanti, hem de aile içi sağlıklı iletişimin kaynağıdır. Bunlar zaten böyle olmalı deyip, tepki vermemek bir eğitim eksikliğidir.
Olumlu pekiştirmeler her zaman davranış tamamen gerçekleştirildiğinde verilmez. Çocuğun sergilediği davranış yaklaşık olarak istenilene yakın hale geldiği zaman, anında olumlu pekiştirme yapılarak çabası yüreklendirilir. Örneğin; çocuk tabağındaki yemeğinin yarısını hiç uyarılmadan yedi, bitiremedi. Olumlu tepki, bugün yemeğinin yarısını ben söylemeden yedin, çok memnunum, şeklindedir. Çocuğun gayreti fark edilmiştir, yüreklendirilmiştir, pekiştirilmiştir. Böylece çocuk bu davranışı daha sık gösterecek ve belki de yakın bir zamanda yemeğinin tamamını bitirecektir. Bu tür kademeli yaklaşımlar, davranış istenen kıvamda olmasa bile çabayı fark ettiğinizi göstermektedir.
Örnek Olmak
Eğitimin diğer bir güçlü öğesi de örnek olmaktır. Kızlar annelerini, erkekler babalarını, daha ileri yaşlarda öğretmen, arkadaş veya farklı yetişkinleri örnek alırlar. Ancak toplumumuzda yetişkinler dünyası, söylediğimi yap, yaptığımı yapma ilkesi üzerine kurulmuştur. Anne-baba çocuğunu döver, ancak çocuk kardeşini dövünce çok kızılır. Baba komşuya evde olmadığımı söyle der, ama çocuk yalan söyleyince kızılır, yalan üzerine konuşulur. Öğütlerden çok istenilen davranışları örnek olarak göstermek güçlü bir yöntemdir.
Çocuğu Dinlemek
Çağdaş anne-baba eğitimine getirilen yeni bir yöntem de çocuğunu dinleyebilmektir. Bu yetenek kazanılır ve öğrenilir. Çocuğu gerçek dinleme sessizlik, anlayış, empati (kendini çocuğun yerine koyarak, olaya bakabilme yeteneği) ve yorumsuz dinleyebilme yeteneği gerektirir. Çocuğu dinlemek onun isteklerini mutlaka yerine getirmek değildir. Dinlemek o sırada sorunu olduğunu anlatan kişiyi rahatlatmak, anlayabilmek demektir.
Çocuk dinlenildiği zaman:
Konuşma yeteneği, kelime hazinesi gelişir, kendini rahatlıkla ifade eder. Çocuk derdini ve sorununu davranışla göstermek yerine (saldırganlık, ağlama, huysuzluk) sözle ifade ederek rahatlar.
Anlaşıldığını hisseden çocuk kendini daha huzurlu ve güvenli hissettiği gibi, sorunlarını konuşarak halleder. Çocukla anne-baba arasında bir yakınlık doğar, çocuk onlara danışır, diyalog doğar. Söyledikleri dinlenen çocuk da, anne-babasını dinlemeye başlar.
Yıkıcı Kızgınlık İfadesinden Yapıcı Kızgınlığa
Kızgınlığın yapıcı ve olumlu ifadesi, öğrenilmesi şart olan çok önemli bir yaklaşımdır. Yıkıcı kızgınlığın davranış ifadesi dayak, sözel ifadesi de sözle yaralamaktır. Kızgınlık genellikle SEN sıfatı ile dile getirilir. "SEN NE BİÇİM ÇOCUKSUN" gibi. Çağdaş anne-baba eğitiminde SEN dili yerine BEN dili kullanılır. BEN dili ile ifade edilen olumsuz duygular "söylediklerime bu şekilde cevap verdiğin zaman çok kırılıyorum" gibi bir konuşma çocuğu savunuculuğa itmediği gibi, anne-babasının duygularını daha iyi anlamasına, onları üzmemek için davranışını değiştirmesine neden olur. Ben dili ile ifade edilen yapıcı kızgınlıktaki çatışmalar çözülerek aile içi iletişim daha sağlıklı ve değerli olur.
Sosyal bilimlerin ilerlemesi sonucunda insan ilişkilerinde yararları, geçerlilikleri saptanan bu yöntemler aile içinde de her kişinin kullanabileceği uygulamalara dönüşmüştür. Geleneksel katı yaklaşımların, kişilik gelişmesine zararları saptanmıştır.
Sonuç olarak çocuğumuzu yetiştirmek demek, aslında kendimizi eğitmek ve yetiştirmek demektir.
Murat DEĞİRMENCİ
Besni Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü