Üniversite sınavına hazırlanan bir öğrenciyi bekleyen en büyük tehlike kazanma ümidini yitirmesidir. Koşulları ne kadar iyi olursa olsun, eğer öğrencinin kazanacağına dair inancı yoksa üniversite sınavında başarılı olması gerçekten çok zordur.

Öğrencilerin kazanma ümidini yıkan faktörlerin başında öğrenilmiş çaresizlik gelmektedir. Öğrenilmiş çaresizlik, kişinin herhangi bir sorunla karşılaştığında o sorunla mücadele etmek yerine kabuğuna çekilmesi ve başarısız olacağına dair kendisini inandırmasıdır. Öğrenilmiş çaresizliği, kişinin kendi kendisini frenlemesi veya kendisine “çelme takması” olarak da adlandırabiliriz. Çaresizlik sendromu kişinin üzerindeki ölü toprağı gibidir. Bunun etkisiyle üniversite sınavına hazırlanan birçok öğrenci derse başlamadan pes etmekte ve gerçek performanslarını ortaya koyamamaktadır.

Öğrenilmiş çaresizliğe kapılan öğrencilerde ne tür düşünceler hâkimdir?

  • ” Üniversite sınavını kazanmam mümkün değil.”
  • ” Zaten herkes matematiğin çok ağır bir ders olduğunu söylüyor. Matematiği asla yapamam.”
  •  ”Ülkemizde birçok kaliteli okul var. Ve bu okullardan binlerce zeki öğrenci mezun oluyor. Bunlar arasından sıyrılıp sınavı kazanmam imkânsız gibi.”

Öğrenilmiş çaresizliğin sebepleri nelerdir?

  • Öğrenilmiş çaresizliğin temeli çocukluk yıllarında atılmaktadır. Anne ve babanın çocuğa yönelik “sen yapamazsın” içerikli mesajları bu sendroma davetiye çıkarır.
  • Yaşları birbirine yakın olan iki kardeşten birinin çok zeki, diğerinin de beceriksiz şeklinde tanımlanması bu anlamda yıkıcı sonuçlar doğurur.
  • Özellikle ilkokul yıllarında çocuğun ödev yapma sorumluluğunu kazanmaması veya ödevlerini ailesine yaptırması çaresizliği tetikler. Bu durum çocuğu rehavete sürüklemekte ve zor bir konuyla karşılaşınca da çaresizliğe sürüklemektedir.
  • Okul fobisi de ciddi bir durumdur. Okul fobisinin etkisiyle çocuk dersleri gözünde büyütüp “asla başaramam” diye düşünebilir.
  • Bazı öğretmenlerin çocuğun bilinçaltına işlediği sen başarısızsın, sen yapamazsın, mesajları öğrenciyi olumsuz etkiler.
  • Özellikle sayısal derslere karşı önyargılı olmak da öğrenciyi çaresizliğe sürükler. Birçok öğrenci sabırlı olmayı gerektiren bu derslere yeteri kadar çalışmadıkları halde “yapamıyorum” diyerek işin içinden sıyrılırlar. Sayısal derslerden serzenişte bulunan birçok öğrenci var ki bir aylık zaman zarfında üç-dört saat bile olsa bu derslere çalışmazlar. Bu öğrencilerin çalışmadıkları bir ders için “niçin yapamıyorum” diye sızlanmaları, gerçekten büyük bir çelişkidir.
  •  Arkadaş modellemesi de bu anlamda çok önemlidir. Çok kapasiteli olduğu halde olumsuz arkadaşlarının tesiriyle kabuğuna çekilen öğrenciler de bulunmaktadır.

Öğrenilmiş çaresizlikten nasıl kurtulabiliriz?

Öğrenilmiş çaresizlik denilen ölü toprağını üzerinizden atabilmeniz için öncelikle sorunun ne olduğunun farkına varmalısınız. Hangi derse karşı çaresiz olduğunuzu ve bunun neden kaynaklandığını rehberlik servisine başvurup cevabını bulmaya çalışmalısınız.

  • Gözünüzde büyüttüğünüz derslerden kaçmak yerine bu derslerle yüzleşmeli ve programlı bir şekilde çalışmalısınız.
  • Korktuğunuz derslere çalışırken, “az da olsa her gün çalışmak” temel prensibiniz olmalıdır.  Bunun için de uzun süreli hedefler belirlemeli ve bu hedeflerinize “küçük ama emin adımlarla” ilerlemelisiniz.
  • Bu derslere yarım – yamalak çalışmamalısınız. Çünkü yüzeysel çalıştığınız konuları sınavlarda yapamayınca “çalıştım ama olmuyor” diyerek kendinize olan güveninizi kaybedebilirsiniz.
  • Çaresizlik sendromu yaşadığınız derslere tek başınıza çalışmak yerine, birisinden yardım almanız daha yararlı olacaktır. Bu kişilerin size göstereceği bazı püf noktalar, konuları daha kısa bir sürede kavramanızı sağlayacaktır.

Hüseyin DAĞVİREN

Besni Rehberlik ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü