Gazetemiz yazarı Ali Bozkuş'un "Sanayileşme Siyasetimiz" konu başlıklı makalesi/Besni Güncel Gaztesi/MAKALELER
Ülkemiz, son yüzyıldan beri doğudan batıya göç yaşıyor. Öyleki bir İstanbul'lu vatandaşımız Adıyaman'a yerleşme hayali kurmaz ama Adıyaman'dan İstanbul'a bir çok hemşehrimiz göç etme hayali kurar, hatta bizlerde dahil bir çok kişi bu düşüncesini gerçeğe dönüştürmüş, iş kurmuş, okumuş, çocuklarını ve torunlarını batı illerinde büyütmüştür.
Doğu ve güneydoğu da yaşanan bu göç dalgasına şimdi birde Uzakdoğu ve Afrika dan gelen yabancı göçü de tuz biber olmuştur. Yeterli altyapı ve şehir planlaması olmaması insanlarımızın büyükşehirlerde de sıkıntı ve yokluklar içinde bir yaşam sürmelerini devam ettirmiştir.
Yaşanan tek taraflı göç, Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizi Sanayi ve Endüstriyel teknolojiden mahrum bıraktı.İktidar olan parti ve hükümetler, Sanayileşme politikalarını Ülke geneline yayıp göçü önlemek ve dengeli bölgesel kalkınma planları yapacaklarına, tam tersine İstanbul, Kocaeli, Tekirdağ, İzmir ve biraz Adana birazda Mersin gibi liman kentlerine ağırlık vererek,güya Türkiye'nin bir tarım Ülkesi hüviyetinden, Sanayi Ülkesi hüviyetine bürüneceğini zannettiler...Oysa aşırı göç hem göçen insanları, hemde şehirdeki insanları gelir dağılımı yönünden farklı semt ve mahallelere ayrıştırdı.Bu ekonomik planlama hatalarının zaman içinde insanımıza ve Ülkemize sosyolojik bir bedelide hep olmuştur.Eğitimli, üretmeye hevesli, atılımcı bir mantaliteye sahip, okuyup kendini geliştirmek isteyen çocuklarımız kendi yaşam alanlarında kalsalar, emeklerini, beyin güçlerini, verimliliklerini kendi bulundukları coğrafyaya aktarsalar, Devletimiz de yörelerin özelliğine göre insanlarımızın herzaman yanında olduğunu hissettirse; Bu çabalarının karşılığını alan insanlarımız için batı sadece gezilip görülecek, turizm ve tatil amaçlı yerler olarak kalır, ülkemizdeki bölgesel geri kalmışlık da en alt seviyede kalırdı.GAP ve DAP gibi projeler bu bölgelerimize biraz nefes aldırmış ancak son depremlerle birlikte yöre insanımızın yaşam ve geçim sıkıntısı hayli artmış, birde bu sorunlara İskan eklenmiştir.
Artık doğrudan yatırım politikalarını hükümetimiz gelişmemiş bölgelerimize yönlendirmelidir. Son aylarda Çin otomotiv sanayisi Türkiye de yatırım yapmaya karar vermiş, Samsun ve Manisa üzerinde ağırlık verildiği kamuoyunda yankı bulmuştur. Aslında bu yatırım Samsun ve Manisa'daki ciddi sanayi kümelenmeleri dolayısı ile Doğu Karadeniz (Trabzon-Rize) bölgesine kaydırılıp bu bölgede istihdam ve iş imkanları yaratmak yöre insanımız ile birlikte Doğu Anadolu (Kars-Erzurum-Ardahan-Ağrı) bölgesindede yan sanayi teşvikleri ile canlı bir ticari bölge oluşturma imkanı ortaya çıkmıştır.
Ayrıca Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki Güneş ışığı saati fazlalığı Avrupa nın en yüksek yerlerdir. Bu özellik, Anadolumuzun bu bölgelerini, Güneş Enerjisi yönünden önemli birer merkez haline getirebilir. Bir özellik daha varki, Doğu ve Güneydoğu Bölgemiz, Kırmızı et üretmeye olağanüstü müsait bir doğalyapı ve coğrafyaya sahiptir. Bu yönden bölge illerimizde besicilere ve üreticilere verilecek teşvik ve destekle besiciliği ve süt ürünleri üretimini artırabiliriz.
Sanayi ve Endüstriyel yatırımların artık Kayseri'den daha doğuya doğru daha planlı ve coğrafi konumuna göre yayayarsak bölge insanımızda refah ve huzurla birlikte, Devletimize minnet duygusu yaşayacaktır.
Ülkemizde bölgeler arası göç dalgasını minimize etmek, bu bölgelerimizi sanayileşme yolunda desteklemek, her bölgesi aynı oranda gelişmiş, aşını ekmeğini, alın terini bulunduğu memleketi için harcayan, mutlu insanlar yaratmak zor olmasa gerek. Gelir dengesi, emek ve iş paylaşımı bilen, eğitimi seviyesi yüksek bir toplum yaratmak hepimize düşen bir görev...Bunu başaracak kabiliyet insanımızda daima mevcuttur.