Demokrasi ile yönetilen ülkelerde; genel seçimlerle, iktidarı ve muhalefeti temsil edecek partileri halk kendi iradesiyle belirler.
DEMOKRASİLERİN OLMAZSA OLMAZI MUHALEFETTİR...
Bu iradeyi meydana getiren asıl güç halkın ta kendisidir. İktidar ve muhalefet aynı çatı altında halkın temsil edildiği Meclislerde (Türkiye de TBMM) bir bütünlük içinde İktidar ve muhalefetiyle birarada bulunur. Halkından almış olduğu destek ve irade ile asıl güç olan Halkın, irade kullanma yetkisi verdiği Siyasi Partilerin vekillerinin bulunduğu mecliste, milli iradenin yansıması olarak kabul edilir.
Demokrasilerin vazgeçilmez iki ayağı: Halkı temsil eden Siyasi Partiler ve Siyasi partilerin rekabet edeceği Siyasi Seçimlerdir.Demokrasi, sadece iktidarı değil muhalefeti de tayin eder. Yani demokrasiye mana kazandıran iktidarın seçimi ve varlığı değil muhalefetin varlığıdır. Yalnız %51 oy alan parti veya partilere iktidar yetkisi verilirse ve bununla yetinilirse ülkede milli irade değil, çoğunluk iradesi oluşur. Demek ki demokrasiyi diğer rejimlerden ayıran en önemli özelliği muhalefetin bulunmasıdır. Burada, şunu da belirtmek isterim :Muhalefetin olmadığı yerlerde demokrasiden söz edilmeyeceğine göre, demokrasilerde farklı düşünmek ve fikir beyan etmek en kutsal haktır...
Demokrasinin randımanlı işleyebilmesi için; Öncelikle devletin kuruluş felsefesi ve bu doğrultuda hedeflenen kısa- orta- uzun vadeli milli odaklanmalar üzerinde Siyasi Partiler ortak bir platformda uzlaşmalıdırlar. Ülkeleri bu hedeflere taşıyacak yol ve yöntemleri, Siyasi Partiler kendi pencerelerinden bakarak farklılıklarını ve izleyecekleri stratejilerini topluma izah ve onları ikna ederek, iktidar veya muhalefete yürümelidir. Bu şekilde farklı düşünmek, muhalif olmak demokrasilerde meşru bir anayasal haktır. Bu hak yasalarla teminat altına alınmıştır.
Türkiye'nin şu an en büyük sıkıntısı ise; Halkın %48 iradesini oluşturan muhalefetin ortalarda gözükmemesi ve özellikle kıt kanaat geçimini sağlayan orta ve alt gelir grubu halkın sorunlarını kamuoyuna taşıyamamasıdır. Seçimlerden sonra ana muhalefetin kendi iç sorunlarında boğulması, diğer partilerin ise bir varlık göstermemesi sonucunda; İktidarı meydana getiren Cumhur İttifakı partileri, muhalefet partisi gibi davranarak; emekli ve dar gelirli vatandaşın sıkıntılarını dillendirmeye başlamıştır.
Muhalefetin bu aczi tabiiki iktidarın ekmeğine yağ sürmektedir. Kaybettikleri seçimi bir yenilgi olarak kabul etmeyen Ana muhalefetin hakim kesimi, acaba yerel seçimlerde oylarını yükselteceğini mi zannediyor!!
Geniş bir kızgın seçmen kesimi, şu anki yönetimin bir an önce görevi bırakıp, halka ümit ve güven veren bir yönetimin göreve gelmesini istiyor.
Mevcut yönetim ve kadrolarla "Evdeki bulgurdan olmak" deyiminin hayata geçmesi kaçınılmaz bir gerçek olabilir.
Ana muhalefetin şu anki profili: İktidarın değirmenine su taşıyan bir parti görünümündedir. Kendi seçmenlerini ve elindeki yerel yönetimleri kaybetmemesi için, bir an önce bu hantal ve pasif görünümden kurtulmak olmalıdır.
Ülkemizde, demokrasi bu şekilde çok seslilikle yürüyerek, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün belirttiği muasır medeniyetler seviyesine ulaşacaktır.
Demokrasiyi rejimlerin en iyisi yapan yönü muhalefetin bulunmasıdır. SAYGILARIMLA. ALİ BOZKUŞ.