Konuya, temsili bir hikâye başlamak istiyorum. Karada yaşayan biri, denizde yaşayan balığa, senin demi lafın var. Hep denizde yaşıyorsun. Çık şu kara parçasına da seni göreyim der. Buna üzülen ve cevap bulamayan balık üzüntüsünü efendisine anlatır. Efendisi de, sen de git ona, sizde hava denizinde yaşıyorsunuz de. Oysa deniz ve kara parçası bir bütün olmuş yumruk gibi top misali hava denizinde akıp gidiyoruz haberimiz yok. Şu da bir gerçek ki dünyamızda yardımlaşma üzere yaratılmıştır. Yaratıldıklarında en şereflisi eşrefi mahlûk dediğimiz biz insanlarız(yani yaratıklarının en şereflisi insan). Bakıyoruz, mevsimler, güneş, ay, yıldızlar, hava, su, toprak ve ağaçlar kendi vazifelerini aksatmadan devam etmektedirler. Nitekim semada oluşan bulutlar, ondan dökülen yağmur taneleri, mevsimin değişimi, güneşin ışığı, ölü toprağa hayat çıplak ağaca can verir. Her ikisi de hazinesinde barındırdığı nebatat ve ürünleri tüm canlılara adeta alın, alın diye arz ederler. Biz insanlara da Lisan ı hal ile çalışın denilmektedir. Öyle ya, sonbaharda buğdayı tarlaya atmaz isen haziran ayında tarlanın başına gitsen sana buğday verir mi. Ekersen biçersin hem de ne ekersen onu biçersin demezler mi?
Bir hafız kardeşimden aldığım bilgiler doğrultusunda cenabı hak (C.C.) Kuran ı kerimde. O (rab) ki yeri sizin için bir döşek göğü de bir bina yaptı, gökten su indirdi. Onunla size rızık olarak çeşitli ürünler çıkardı. Yine bir ayetinde, gece ile gündüz ve güneş ile ayı, Allah'ın kudretinin delillerindedir. Bir hadis de Resullah (sav) buyurdular ki: bir Müslüman bir ağaç diker veya bir tohum eker de bunların mahsulâtından bir kuş veya insan veya hayvan yiyecek olsa bu onun için bir sadaka olur. Bir Arabî de eline çürük insan kemiğini almış Resullah (sav) me insan öldükten sonra dirilecek diyorsan işte bu çürümüş insan kemiği nasıl dirilecek dediğinde, Allah Resulü: sizi yoktan var eden Allah diriltmeye kadir değil mi yanıtını verir. Ne hikmet ki insanoğlunun yaşamı kendi iradesine bırakılmıştır. Doğrular, yanlışlar anlatılsa da bir insan zerre kadar şer ve zerre kadar hayır işlese bunların cezasını ve mükâfatını alacaktır. Demek bir imtihandan geçiyoruz.