Evet saygıdeğer okurlarım. Özürsüz olarak ramazan ayının orucunu tutmamak hem günah olduğu gibi hem de çok ağır cezası vardır. Fakat açıkça beyan edeyim ki aşağıdaki mazereti olanlar ramazan orucunu tutmayabilirler veyahut ta başlamış olduğu orucu bozabilir. Ancak bilahare tutamadığı oruçları kaza etmesi gerekmektedir.
Birincisi eğer hasta oruç tuttuğu halde hastalığının artmasından veyahut ta uzamasından korkarsa orucu tutmayabilir. Fakat hastalığı iyileşince tutamadığı oruçları kaza eder. Hastaya bakan kimsede böyledir. Ancak hasta ya bakmak zorunda olan kimsenin oruç tutması halinde hastaya gerekli bakımı yapamaması durumunda hastanın hayatının tehlikeye düşmesi söz konusu olacağı durumlardadır. Böyle bir tehlike yoksa orucunu tutması gerekir hatta ertelemesi bile gerekmez.
İkincisi yolculuk durumunda gideceği yer 90 km’yi geçerse yolculuk halinin bitimine kadar kaza edebilir. Fakat oruç tutmasında bir güçlük yoksa yolcunun oruç tutması daha hayırlı olur.
Üçüncüsü tehdit edilerek orucu bozmasını ölümle veyahutta vücuduna herhangi bir zarar vermekle tehdit edilen kimseye orucu bozmasında bir mahsur yoktur. Bilahare tehditten kurtulduktan sonra bozmuş olduğu orucun yerine kaza eder ve tutar.
Dördüncüsü gebe ve emzikli olan bir hanım oruç tuttuğu takdirde kendisine veya çocuğuna bir zarar geleceğinden korkarsa oruç tutmayabilir. Gebelik ve emziklilik hali netice bulunca tutamadığı günleri kaza edip tutar.
Beşincisi herhangi oruçlu bir kimsenin açlık ve susuzluk sebebi ile aklının bozulmasından veyahutta vücuduna çok ciddi bir zarar vereceğinden korkarsa orucunu bozabilir bilahare tutamadığı oruçları kaza eder ve tutar.
Altıncısı çok yaşlı ve vücudunun oruca tahammül edememesi durumunda bunları kaza edemeyecekler göz önünde tutularak fidye verirler. İyileşme ümidi olmayan hastalarda aynen böyledir. Fidye lügat manada bir kimseyi bulmuş olduğu sıkıntılı durumdan kurtarma biçimi ödenen bedel anlamına geldiği gibi, oruç tutmaya gücü yetmeyen çok yaşlı iyileşmesinden ümit kesilen hastalar için tutamadığı oruçların yerine günde bir fakire 1 fidye verirler. Bir fidyenin tutarı aynen fitre kadardır yanı ramazan ayının her günü için bir fidye verirler fidyenin hepsini bir fakire de verebilir ayrı ayrı fakirlere de verebilir.
Yedincisi kaza ve kefarettir. Bilindiği üzere kaza bozulan orucun yerine aynı şekilde gününe gün oruç tutmaktır. Kefaret ise bozulan bir gün orucun yerine iki kameri ay veyahutta 60 gün peş peşe oruç tutmak demektir. Ayrıca bozulan orucunda kaza edilmesi gerekir. Kefaret yalnızca ramazan ayında tutulan orucun mazeretsiz bile bile bozulmasının bir cezasıdır. Diğer oruçların bozulması ise yalnızca gününe gün yeterlidir. Ancak kefaret orucuna ara verilip te başlanırsa o oruç muteber olmaz tekrar ara vermeden 60 gün oruç tutmak gerekir. Yaşlılıktan veya hastalıktan dolayın oruç tutmaya gücü yetmeyenler ise kefaret olarak 60 fakiri sabah akşam yedirip doyurur vayahutta yemek parasını fakirin eline verir.
Sekizincisi orucu bozmayan şeyler ise unutarak yemek içmek ama gerçek unutmuş olmak Peygamberimiz (sav) efendimizde bir hadsisi şerifinde şöyle buyurmaktadır “bir kimse oruçlu olduğunu unutarak yer içerse orucunu tamamlasın sakın bozmasın çünkü onu Allah yedirmiş içirmiştir.”Buhari savm 7
Dokuzuncusu unutarak yiyip içmesi halinde oruçlu olduğunu hatırlarsa hemen ağzını boşaltıp yıkar ve orucuna devam eder. Ancak oruçlu olduğunu hatırladıktan sonra boğazından aşağı bir şey geçerse orucu bozulur. Ayrıca bir kimse unutarak yiyen bir oruçluyu gördüğünde eğer güçlü ve kuvvetli olup oruca dayanabilen bir kişi ise oruçlu olduğunu kendisine hatırlatır. Zayıf ve güçsüz bir kişi ise hatırlatmaz. Dinimiz sağlığa bu kadar önem vermektedir.
Yazıma Mevlana’dan bir hikaye ile son veriyorum” senelerce ibadet ve taadle meşgul olan bir derviş vardı. Ne zaman nefsine sen kimsin ben kimim? Diye sorsa nefsi baş kaldırır sen sensin bende benim dermiş. Derviş nefsini yola getirmek için yürüyerek hicaza gider ve Kabe’yi tavaf ederek yine zahmetli bir yolculukla memleketine döner. Ümitle nefsine aynı soruyu yineler. Sen kimsin ben kimim? Ancak nefsi hala yola gelmemiştir sen sensin bende benim der. Derviş serkeşt nefsini oruçla yola getirmeye karar verir. Nefsini bir süre oruçla terbiye ettikten sonra sorar. Sen kimsin ben kimim? Nefsi yemekten içmekten kesilmiş olmanın verdiği bitkinlikle benden zindanından kurtulmuş bir halde ben yokum sen sensin der. Ve derviş nihayet söz dinlemez nefsini yola getirmenin çaresine hasıl olur. Mevlana bu hikayeyi anlattıktan sonra nefsi açlıktan başka hiçbir taatın mağlup edemeyeceğini söyler bunun yolu da oruca devam etmekle mümkün olur. Oruç kalpte gizli olan ilimlerin anahtarıdır. Ancak nefsine hakim olanlara bu kapılar açılır saygılarımla.