Evet saygıdeğer okurlarım. Peygamberimiz (S.A.V) miladi 609 veya 610 yıllarında başlayan vahiy bazen ayet ayet, bazen birkaç ayet, bazen de sure olarak inmek suretiyle 23 senede Kuranı Kerim tamamlanmıştır.
Peygamberimiz (S.A.V) Efendimiz Hz. İsa'nın doğumundan 571 sene sonra Mekke'de 20 Nisanda doğmuştur. Miladi 20 Nisan 571'de Mekke'de doğan Peygamberimiz (S.A.V) Efendimizin babası Abdul Muttalib'in oğlu Abdullah, annesi de vehbin kızı Amine'dir. Henüz doğumundan bir kaç ay önce babası Abtullah'ı, 6 yaşında da annesini kaybeden Peygamberimiz (S.A.V) Efendimiz 8 yaşına kadar dedesi Abdulmuttalib'in yanında kalmış, dedesi ölünce de amcası Ebu Talib'in yanında kalmıştır. 25 yaşına gelince hüvelid kızı Hatice ile evlenmiştir. 40 yaşına gelince peygamberlik gelmiş, 13 yıl Mekke'de peygamberlik görevini ifa ettikten sonra miladi 622 yılında Mekke'den Medine'ye göç etmiştir. 10 yılda Medine'de Peygamberlik görevini yaptıktan sonra Kuranı Kerim'in inişi tamamlanmış, İslamiyet insanların kalplerine yerleşmiş ve kendisi de bizzat görevini tamamlamış olarak dünyadan ayrılmış refiki alaya (en yüce dosta) gitmiştir. Peygamberimiz (S.A.V) Efendimiz çevresi içinde normal bir insan olarak büyümüştür. Ancak kendisi okuma yazma bilmiyordu, zaten o zamanda toplum içerisinde okuryazarda çok azdı. Bütün dünyayı cehalet sarmıştı. İnsanlar elleri ile yapmış oldukları putlara tapıyorlar, zayıflar eziliyor, insanlar köle olarak eşya gibi satılıyordu. Kadınlar hor görüldüğü gibi doğan kız çocukları da utanç duyularak diri diri gömülüp öldürülüyordu. Öyle ki dünyanın üstüne tam bir karanlık çökmüştü. Dünyayı bu karanlıktan kurtaracak bir nur, insanları hidayete erdirecek bir rehber bekleniyordu. Böyle karanlık dünyayı aydınlatan ve insanlığı kurtaran Muhammed Mustafa (S.A.V) Efendimizin, sonradan var olmuş şeylerin tanrı olmayacağını bildiği için, puta tapılan bir ortam içinde yetişmesine rağmen hiç bir zaman puta tapmadı ve inanmadı. Daima bu kâinatın bir yaratıcısının olduğunu düşünüyor, ancak ona kulluk edileceğine inanıyordu. 35 yaşına geldiğinde içinde bir başkalık hissetmeye başladı. Yalnız kalıp düşünmek ve düşünceye dalmak, bu kâinatın yaratıcısını düşünmek istiyordu. Bu maksatla Mekke'ye 5 kilometre mesafedeki Nur Dağında olan Hira Mağarasına çekilir, Allah'ın varlığını bütün ihtişamı ile ifade eden mehtaplı gecelerde, mağaranın hâkim olduğu manzarayı seyreder, derin derin düşünürdü. Mağaraya giderken biraz yiyecek azık birazda su alır, azığı ve suyu bitinceye kadar 3-4 gün kaldığı olurdu. Onun bu halini görenler Muhammed rabbine aşık oldu diyorlardı. Bu tefekkürler bu riyazetler işte onu peygamberlik görevine hazırlıyordu.
Nihayet 40 yaşına geldiğinde bir gece yine mağarada iken Allah'ın meleği Cebrail (A.S.) ona göründü. Bu hadisedeki hadisi şerifte şöyledir; "Melek beni tuttu, takatim kesilinceye kadar sıktı, sonra bırakıp OKU dedi. Ben okumayı bilmem dedim, ikinci kez beni tuttu, takatim kesilinceye kadar sıktı bıraktı ve yine oku dedi. Ben okumayı bilmem dedim yine beni tuttu. Üçüncü defa sıktı bıraktı ve yaratan rabbin adıyla oku, o insanı kan pırtısından yarattı, o keremi sonsuz rabbinin adıyla oku. O kalemle insana bilmediği şeyleri öğretti."
Allah Resulü kendisine vahyedilen bu ayetlerin dehşetinden titreye titreye hanımı Hatice anamızın yanına geldi ve beni örtün dedi. Kendisini örttüler. Korkusu geçince olayı hanımı Hatice'ye anlattı ve başıma bir şey gelmesinden korkuyorum dedi. Hatice anamız ise korkma, Allah seni utandırmaz. Çünkü sen akrabayı ziyaret eder, işini görmekten aciz olanların ağırlıklarını yüklenirsin. Yoksula bakarsın, misafiri ağırlarsın, hak uğuruna halka yardım edersin" dedi. Onu amcasının oğlu Nevfel oğlu Varaka'nın yanına götürdü. Varaka İbranice okuyup yazmasını bilen İncil'den Allah'ın nispettiği kadar bir şeyler yazan sonradan gözleri kör olan bir insandı. Peygamberimiz (S.A.V) Efendimizden olayı dinleyince Varaka şöyle dedi; "Bu sana gelen, Allah'ın Musa'ya indirdiği melektir. Keşke kavmin seni yurdundan çıkaracakları zaman ben sağ olsam." Peygamberimiz ise onlar beni çıkaracaklar mı ki? diye sordu. Varaka ise evet dedi. Zira senin getirdiğin gibi bir şey getiren herkese düşmanlık edilmiştir. Eğer o günlerine yetişirsem sana çok yardım ederim dedi. Ancak çok geçmeden varaka öldü. Evet Kuranı Kerim bu şekilde vahyedilmeye başlamıştır. Vahiy (fısıldamak, gizli konuşmak) anlamlarına gelir. Peygamberimize vahiy Allah-u Tela'nın gönderdiği melek Cebrail (A.S.) Allah'ın emirlerini Peygamberimize okumasıdır. Peygamberin Allah ile insanlar arasında bir elçidir. Allah-u Teala insanlar arasından bir kimseye gönderip emirlerini bildirir. Meleğin gelişini peygamberden başkası görmez, konuşmasını da ondan başkası duymaz. Saygılarımla.