Evet, saygıdeğer okurlarım. Bir insan kurtuluşu için evvela nefsini temizlemelidir. Bu kainatı yaratan Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim'in Şems suresi ayetlerinin 7, 8, 9 ve 10. surelerinde şöyle buyurmaktadır; "Nefse ve onu düzenleyene, sonra da ona fenalığı ve ondan sakınmayı bildirene yemin ederim ki, muhakkak o nefsi temizleyen felaha ermiştir. Onu kirletip gömen ise hüsrana uğramıştır."
Burada nefsi şekillendirme düzenleme, yani kişiye ruh üfürülmekle azasının iç ve dış kuvvetlerin düzenine konulmasıdır. Görülüyor ki güneşten başlayan geceyi gündüzü yer ve göğü ile bu alemi dolaştıran kasem (bir şahsın Allah'ın adını veya sıfatını zikrederek sözünü kuvvetlendirmesi demektir) veya yalan yere yeminin büyük günah olduğunu bilmesidir. Afaki (ufuk) delillerden sonra nefsin idraki delaleti ile Allah-u Teala'ya döndürülmüştür. O yaratıcı Allah-u Teala ki, insanı nefsi yaratıp düzenine koymuştur. Sonra da ona kötülük ve takva kabiliyeti verene ki, derken buradaki kastedilen insanlara neyin iyi ve neyin kötü olduğunun ilhamıdır ki, işte burada insana böylece insanın kendisine iyiliği keşfetme özelliği verildiğidir. Mesela, Peygamberimiz (S.A.V) Efendimiz de bir hadisi şerifinde; "Alimler sana fetva verseler bile, kalbine danış. Seni işkillendiren (kuşku) şeyi bırak. İşkillendirmeyene bak." Meğer ki insanın kalbi kötülük yapa yapa kararmış olmasın. Çünkü o zaman iyiliği keşfetme hassasını da yitirmiş olur.
Burada elbette temizlikle parlatan kurtulmuştur. Evet, nefsini fücurdan (zina etmek, yalan söylemek gibi kötülüklerdir. Daha türkçesi edebsizliktir) temizleyip takva (Fücurun zıttıdır. Bütün fenalıklardan korunup Allah'a sığınmaktır) ile terbiye edip feyizlendiren kimseler ise gerçek felaha ulaşanlardır.
Elbette nefsini kirletip gömen kimse ziyan etmiştir. Evet, nefsini bütün kötülüklerle kirletenler ise, veyahutta Allah Zülcelal'in ön plana çıkardığı iyilik duygusunu geriye yitip, fakat kötülük duygusunu öne çıkaranlar ebedi Cehenneme atılarak Cehennem azabına düşmüşler ve ziyanın en büyüğüne uğramışlardır.
Yine nefsi temizleme tabiri esasında 3 manada kullanılır.
1- İnsanı kirletecek küfür, cehalet, kötü duygular, yanlış inanışlar, kötü ahlaklar gibi bütün günahlardan isyanlardan temizlenmek.
2- Temizleyerek koruyarak İman, ilim, irfan, iyilik, iyilik sever duygular, çok güzel ilahi ahlak gibi takva huyları ile terbiye edip ilahi tecellilerle şerlenerek çevresine zekat verecek hayır ve bereket yayacak şekilde feyizlendirmektir. Evet, bu mana ile nefsi temizlemeye çalışmak, bunu yaratanın bir hakkı olmak üzere insanın vazifesi ve menfaati gereğidir. Onun için kazanma açısından sebep açısından mürşid ve öğretmen gibi başkasına taktir, uygunluk ve yaratılış açısından da Allah Zülcelal'a nispet olunur. İşte burada zahir olan mana da budur.
3- Teskiye-i nefs: Nefsin temizliğini taktir veya son derece feyiz ve artışına ermiş olduğuna hükmederek temize çıkartmak, övmek anlamına gelir. Nitekim şahidi temize çıkarmak manasındadır. İşte insanların bu anlamda nefsini aklamaya hakkı yoktur. Henüz sonunu görmeyen ve kader sırrını bilmeyen insan için böyle bir iddia ve böbürlenme, gurur ve bilgisizliğe düşürür.
Ayrıca Alimran Suresi ayet 110'da ise şöyle buyrulmaktadır; "Siz insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülükten men eder ve Allah'a inanırsınız. Ehli kitapta inanmış olsaydı, elbette onlar için hayırlı olurdu. İçlerinden inananlar da var. Fakat çoğu yoldan çıkmıştır."
Burada ümmet topluma önderlik edecek olan grup anlamına gelir. İyi önderler Allah'ın varlığına ve birliğine iman ederler. Bunun gereği olarak Peygamber'e, kitaba, ahret gününde hesap vereceklerine ve diğer iman esaslarına inanırlar. İslam'ın öğrettiği en güzel ahlaka sahiptirler. İyiliği emreder, kötülüğü engellerler ve imanlarının gereğini yerine getirirler. Bunlar iyi amel sahibi olmaları, aşırılıktan uzak dosdoğru adaleti ölçülü ve dengeli tutum ve davranışları sebebiyle insanlığa çok güzel örnek ve rehber olmaya hak kazanmışlardır. Saygılarımla.