Çok aziz ve muhterem okuyucularım, bugün size dünya tarihinde bir devri kayıp ve bir devrin açılmasını sağlayan, aynı zamanda o şahlanan Müslüman türkün gemileri karadan yürütüp halice indiren, sönmeyen Rum ateşini söndüren, devam eden çan sensin susturan bugünkü güzel İstanbul’un fethini gerçekleştiren cenabı Allah Zülcelal hazretlerinin Habibi (sevgilisi) olan sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz fetihten 600 sene önce fethi gerçekleştiren kumandan ve onun güzel askerlerini şöyle haber veriyor.

Kostantine (İstanbul) elbette feth edilecektir. Onu fethetmeye muafak olan kumandan ne güzel kumandandır. O kumandanın askerleri ne güzel askerlerdir.

Arap orduları birkaç kere İstanbul’u kuşatmış, fakat fethi gerçekleştirememişleridir. Çünkü İstanbul’u fethedip yüce peygamberimizi yukarıdaki hadisine mashar olmak için çokta gayret göstermişlerdir. Ama onlara nasip olmadı. Hatta Eyüp Sultanda (Peygamberimiz hicret ettiğinde Medine’ye gelişinde bizzat evinde misafir eden sahabe) Arap  orduları ile bir kuşatmada oda bulunmuş ve ömrü  tamam olunca kendinin emri üzerine İstanbul’a en yakın yere gömülmesini emretmiştir .

Fatih Mehmet Sultan Han İstanbul’u fetih edince hocası merhum Ak Şemsettin tarafından o mübarek zat olan sahabe Eyüp Sultan r.a. kabri bulunarak o muhterem sahabenin anısına bugünkü Eyüp Sultan Camisi yapılmıştır.

İstanbul’un fethi gerçekleşince Fatih Sultan Mehmet Han’ın emri üzerine derhal çalışılıp bizzat kendi nezaretinde Ayasofya kilisesinin üç günde hazırlayıp camii şekline getirilmiş ve ilk Cuma namazını bizzat Fatih Sultan Mehmet Han kıldırmıştır.

Ne gariptir ki 1453 yılında 1934 yılına kadar camii olarak kullanılan Ayasofya Camisi, milyonlarca Türk ve Müslüman ecdadımızın başlarını secdeye koyduğu bir camii iken, yani 481 yıl gururla iftihar ettiğimiz ve gönül hoşluğu ile ibadet ettiğimiz Ayasofya’nın temelinden zirvesine kadar bütün maddi varlığı Müslüman Türk hürriyeti ile sarmış bu maddi varlığını Türk ve Müslüman hürriyetinden parçalanmaz bölünmez ve ayrılmaz hale gelmiştir.

Tarih boyunca nasıl ki bu vatanı müdafaa için binlerce evladını feda etmiş annelerle dolu bu Anadolu Türklük ve Müslümanlık vasfı giderilemezse Türk ve Kürt Müslüman hürriyetimizin vasfı da giderilemez.

Şunu da açıkça ifade edeyim ki Ayasofya’dan türkü ile kürdü ile çeçeni ile çerkezi ile Müslüman hürriyetinin manası ilelebet silinemez. Vakıflar umum müdürlüğün kayıtlarından öğrenildiğine göre 481 yıllık vakıf camii şahsiyetini taşımış olan Ayasofya Camisi icra vekilleri heyetinin 24 teşri siyani 1934 tarih ve iki taksim 1589 sayılı kararnamesiyle yani iki satırlık yazı ile müze haline getirilmiştir.

Şöyle bir geçmişimize bakıp hafızamızı yokladığımızda Ayasofya asırlarca camii olarak içinde namaz kılınırken birden bire müze haline dönüştürülmesi anlaşılır bir iş değildir.

Yazıma Ziya Paşa’nın bir sözü ile son veriyorum; HER AKİLE BİR DERT BU ALEMDE MUKARRER.

Mukarrer: Kararlaştırılmış karar. Saygılarımla.