İslam’ın ilk devirlerinde fıkıh, bütün dini bilgileri bilme kastedilmekteydi. Ancak Hicri 2. Asra doğru fıkıh, sadece ameli hayatı kapsayan bir ilim dalı haline geldi. Genel olarak da furü-ı fıkıh 3’e ayrılır. Bunlar İBADET, MUAMELAT ve UKÜBAT.
Ukübat: Cezalar anlamına gelmektedir.
İbadet: İtaat etmek, boyun eğmek, kulluk etmek, tevazu göstermek, dini bir terim olarak da mükellef bir insanın nefsinin arzusu hilafına, Allah’ına, tazim için yaptığı fiil ve niyete bağlı olarak yapılmasında büyük sevap olan ve Allah’a yakınlık ifade eden akıllı, şuurlu, itaat etmek anlamındadır. Böylelikle İbadet, boyun eğmenin itaat etmeni saygı göstermenin ve kulluğun bir gereğidir.
Allah-u Teala Kuran-ı Kerim’in Zariyat Suresi Ayet 56’da şöyle buyurmaktadır; “Ben cinleri ve insanları ancak bana itaat etsinler, kulluk etsinler diye yarattım.” Ayette de açıkça ifade edildiği gibi insan ve cinn cinsinin yaratılışındaki hikmet Allah-u Teala’yı tanıyıp ona ibadet ve kulluk etmeleridir.
Kuran’da ibadet kavramı Allah Zülcelal Hazretlerinin varlığını ve birliğini ikrar etmek, kitap ve Peygamberini doğrulamak, Allah’ın emir ve yasaklarını yerine getirip razı olduğu şeyleri yapmak, hükmüne razı olmak, nimetlerine şükür etmek, musibetlere sabretmek, insan haklarına saygı göstermek, insanlara şefkat ve merhamet etmek gibi iman, aklak, namaz, oruç, zekat, hac, cihad, helal, haram, miras, ticaret, ahde vefa, yemin, kefaret, evlenme, İslam’ın bütün ahkamını uygulamayı emir ve yasaklarına riayet etmeyi, Allah’ın bütünü ile emir ve yasaklarını yerine getirmeyi ifade eder.
İbadetler uygulamaya göre de 4 kısma ayrılır.
1- İman, ihlas, niyet, tefekkür, marifet, sabır, takva, havf ve reca gibi hem kalbi hem de batını ibadetleri ifade eder.
2- Başta 5 vakit namaz, oruç, dil ile zikir, tesbih, tehlil, tekbir, tahmid (övme, Razı olma) ve du. Aynı zamanda ana ve babaya iyilik, insanlara karşı saygılı olma ve iyi muamelede olma. Bir de sila-i rahim gibi vücutla yapılan ibadetler.
3- Zekat, sadaka, fitre ve yakınlara ve fakirlere yardım etme. Ayrıca Allah’ın rızasını kazanmak için Allah yolunda infak gibi mal ve servetle yapılan ibadetler. Mesela, cami, köprü, çeşme, taziye evi, yani toplumun istifadesine sunulan, toplumun yararına yapılan ibadetler.
4- Hac farizasını yerine getirmek, imkanı olanın mutlaka Hac farizasını yerine getirmesi gerekir. Çünkü farzdır. Gerekirse malı ve canı ile cihad etmek gibi hem malı hem de bedenle yapılan ibadetlerdir.
Ayrıca Allah-u Teala Kuran-ı Kerim’in Şems Suresi Ayet 9’da şöyle buyurmaktadır; “Elbette nefsini temizlikle parlatan kurtulmuştur.” Burada elbette nefsini temizlikle parlatan kurtulmuştur derken, yani nefsini fücurdan (zina etmek, yalan söylemek gibi kötülükler olduğu gibi daha açıkçası edepsizliktir.) takva ise fücurun zıddı olan bütün fenalıklardan kurtulup Allah’a sığınmaktır. Şuda bir gerçektir ki, bir amelin ibadet olabilmesi için kişinin evvela iman ve ihlas (saf ve halis olmak) olması ve ibadette gösterişten uzak halis olup İslam’a uygun olması gerekir.
Ayette geçen (Elbette nefsini temizlikle parlatan kurtulmuştur) yani nefsini fücurdan temizleyip takva ile terbiye ederek feyizlendiren şahıslar veya kimseler tövbe ederek bir daha o günahı işlemedikleri takdirde gerçek felaha kurtuluşa eren ulaşan kimseler olurlar.
Elbette nefsini kirletip gömen ziyan etmiştir. Yani nefsini kötülüklerle kirletenler veyahutta Allah-u Zülcelal Hazretlerinin ön plana çıkardığı iyilik duygusunu geriye iterek bütün kötülük duygusunu öne çıkaranlar elbette ebediyen Cehennem azabına düşmüş olarak çok büyük ziyana uğramış olurlar.
Nefsi temizleme işi ise başlıca şu 3 manada kullanılır. Yani nefsini kirletecek küfür, cehalet, kötü duygular, yanlış inanışlar bütün kötü davranışlar ve ahlaksızlar gibi isyanlardan günahlardan tövbe ederek temizlenmek.
Temizleyerek hem de koruyarak iman, ilim, irfan, iyilik sever duygular, çok güzel ilahi ahlak gibi takva huyları ile terbiye ederek ilahi tecellilerle şereflenerek çevresine zekat verecek hayır, hasenat ve bereket yayacak şekilde feyizlendirmektir. İşte bu şekilde nefsi temizlemeye çalışarak onu yaratanın bir hakkı olmak üzere her insanın hem vasifesi hem de kendi menfaati icabıdır.
Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim’in Bakara Suresi Ayet 160’da şöyle buyurmaktadır; “Ancak tövbe edip hareketlerini düzeltenler ve hakikati gizlemeyip iyice açıklayanlar başka işte ben onların tövbelerini kabul ederim. Şüphesiz ki ben çok tövbeyi kabul eden, çok merhamet edenim.” Burada Allah-u Teala açıkça ifade ediyor. Her kötü ve yanlış harekette olduğu gibi ehli kitapta yaptıkları bu büyük hatadan vazgeçerek ıslahı hal ederlerse, Allah-u Teala’ya döner ve Allah-u Teala’dan bağışlanmalarını isterlerse, hiç şüphesiz Allah’ta onları bağışlar ve eski yaptıkları günahları ve hataları affeder. Çok açık ve kesin bir üslup ile tövbelerin kabul buyrulacağı bu ayeti kerime ile günahkar olanlara müjdelenmiştir.
Yazıma bir ayet ve bir de Peygamber (S.A.V.) Efendimizin bir hadisi ile son veriyorum.
Kuran-ı Kerim’in Elmülk Suresi 2. Ayetinde şöyle buyrulmaktadır; “Allah hayatı ve ölümü sizi imtihan edip hanginizin daha güzel amel işleyeceğini ortaya çıkarmak için yaratmıştır. Güçlüdür, bağışlayıcıdır.” Buyururken buradaki hayattan maksadım bu kısacık ömrü rıza-i ilahiyeyi cezp edici iyi ve güzel amellerle tezin ederek imtihanı kazanmak olduğuna dikkati çekmiştir.
Bir Hadiste ( Allah’ın Peygamberin Muhammed Sallallahu aleyhi Vesellem’in senden diladiği hayırları biz de dileriz. Peygamberin Muhammed Sallallahu aleyhi Vesellem’in sığındığı şerlerden biz de sana sığınırız. Yardım ancak senden beklenir. İnsanı dünya ve ahrette muradına ulaştıracak ancak sensin.) Kirmizi Davt 89
Saygılarımla