Şiddetin ortaya çıkmasında sadece psikolojik değil; sosyolojik, fizyolojik birçok etken etkilidir. Psikolojik anlamda ilk akla gelen ise aslında hepimizde var olan 'saldırganlık' dürtüsüdür. Bu dürtü, Sigmund Freud'un çokça bahsettiği iki temel dürtüden biridir (diğeri cinselliktir). Bu dürtülerin öncesinde nasıl bastırıldığı ve sonrasında nasıl dışarı aktarıldığı şiddeti etkileyen süreçlerdendir. Bazılarımız -çoğunlukla da erkekler- bu dürtüyü kontrol etmekte zorlanır. Burada öğrenilmiş toplumsal cinsiyet rollerinin oldukça etkili olduğunu düşünüyorum. Bir futbol maçını düşünün. Statlar genellikle erkeklerin bir araya gelerek öfkelerini rahatça ortaya çıkardıkları ortamlardır. Buralarda sık sık sözel veya fiziksel şiddet görüntüleri ortaya çıkar ve sanki bunların hepsi için onlara bu izin verilmiştir. Ancak aynı stadı kadınların doldurduğunu düşünün. Yüksek ihtimalle gözünüzde şiddet içerikli sahneler canlanmayacaktır.

ŞİDDETİN TÜRLERİ

Fiziksel Şiddet

Bedensel gücün gösterildiği yumruk, tokat atmak, bağırmak, ısırmak gibi fiziksel temas içeren veya yumrukla tehdit etmek, kapıyı tekmelemek veya eşya kırmak gibi fiziksel üstünlüğün gösterildiği şiddet türüdür.

Sözel Şiddet

İğneleyici sözlerin, kendinizi kötü hissettiren ve özgüveninizi yıkmayı amaçlayan cümlelerin veya hakaretlerin olduğu temas içermeyen sözel saldırıdır. Sözel şiddet bazen huy özelliği olarak görülüp normalleştirilir ve sonrasına karşı tarafta oluşan suçluluk, güvensizlik hissi kişide psikolojik sorunlara yol açar, günlük hayatını etkiler. Bundan dolayı ilişkilerde olan sözel şiddet farkına varılması çok önemlidir.

Cinsel Şiddet

Kadını kontrol altına almak, küçük düşürmek amacı ile kadının istemediği şekilde veya zamanlarda zorla yapılan şiddet türüdür. Maalesef günümüz zamanında cinsel şiddet oldukça olmasına rağmen özellikle evli olup şiddete uğrayan kadınların raporlarında bu belirtilmemektedir. Cinselliğin hala tabu olarak görüldüğü zaman diliminde bu bazen kadınlık görevi olarak görülüp üzerinde durulmamaktadır.

Ekonomik Şiddet

Maddi güç ve üstünlüğün söz konusu olduğu kadının çalışmasına, okulu bitirip diploma almasına, kendi kazancını kazanmasını engellemesine, kadın üzerine borç yüklenmesi veya oldukça düşük bir cep harçlığı ile günlük yaşamını sürdürmesi ekonomik şiddete gitmektedir.

Dijital şiddet

Özellikle on seneden beri oldukça popüler bu şiddet tarzı. Cep telefonu ile sürekli denetlemek, kameranın açılması istenmesi, kadının çıplak fotoğraflarını çekerek tehdit edilmesi, sosyal medyada kadını küçük düşüren yorumlarda bulunmak dijital şiddete girmektedir.

Psikolojik Şiddet

 Psikolojik şiddeti görmek çok kolay olmayabilir. Baskı kurmayı ve öz güvenin düşürülmesini hedef alan yukarıda bahsedilen şiddetin tümüdür. Kadını denetlemek, küçük düşürmek, kıskançlık adı altında kontrol etmek veya hayatını kısıtlamak, fiziksel özellikleriyle dalga geçmek, hakkında dedikodu çıkarmak ve kendisini ona muhtaç ve bağımlı hissettirmek psikolojik şiddet türüne girebilir. Psikolojik şiddet sonrasında çok ağır ve uzun süreli yaralar açılabilmektedir.

ŞİDDETİN SONUÇLARI

Örneğin King College’ın 1958 yılında şiddet gören çocuklarla yapmaya başladığı araştırmaya göre de çocuklara uygulanan şiddetin etkisi 40 yıl boyunca geçmiyor. Bu çocuklar 50 yaşına geldiklerinde tekrar görüşmeye alınınca çocukluğunda şiddete maruz kalmış olanların psikolojik ve zihinsel yeteneklerinin düşük olduğunu ve depresyon ve intihar düşüncesine daha sıklıkla rastlandığı görülmüştür. 40 yıl! Ne kadar üzün bir süre! Şiddetin ilk psikolojik etkilerine baktığımız zaman akut stres bozukluğu görülmektedir. Genel itibari ile güvensizlik, içine kapanma, dehşete kapılmışlık, olan biteni anlamama çaresizlik, irkilme, kabul ve fiziksel huzursuzluk gibi. Bu tepkiler yaklaşık bir ay kadar sürmektedir ancak devam etmesi durumunda depresyon ve travma sonrası stres bozukluğundan bahsedebiliriz. Diğer en sık karşımıza çıkan sonuçlardan biri de psikosomatik rahatsızlıklar. Yani, fiziksel rahatsızlıkların hiçbir organik sebebi olmayıp psikolojik kaynaklı olduğunu düşünülen hastalıklardır. Bunlara örnek migren, yüksek tansiyon, ağrılar, ülser ve mide rahatsızlıkları, diş ve deri problemleri olabilir.

NELER YAPILMALI?

 İstatistikler normal evliliklerin %50’sinin boşanma ile bittiğini gösterirken şiddete uğrayan kadınların sadece %38’i evliliğini bitiriyor. Bu oran oldukça az düşünüldüğünde çünkü Türkiye’de her 100 kadından 42’si eşinden veya birlikte olduğu kişiden şiddet görmektedir. Korku, tecrit, utanç, acıma, suçu üstüne almak, umut, çocuk veya toplumsal ve ekonomik sebeplerden dolayı kadınlar boşanmaya yanaşmıyorlar. Bu da hem fiziksel hem de ruhsal bir çok problemi beraberinde getiriyor. Haklarımızı bilmeliyiz. Unutmayın ki şiddet sonrası kadına sahip çıkan ve bu süreçte yardımcı olan hem yurt dışında hem de yurt içinde sizin dilinizi konuşabilen bir sürü dernek, kurum ve psikolog var. Bu süreçten tek başınıza geçmek zorunda değilsiniz ve her zaman bir çözüm var. Yeter ki o adımı nasıl atabileceğimizi bilelim.
 

Saygı ve Sevgilerimle…