Evet, saygıdeğer okurlarım. İnsanlar hem hayırlı işleri, hem de hayırsız işleri ve davranışları yapacak şekilde yaratılmıştır. Evet, Allah-u Teala insanlara akıl vermiş ve akıllı insanlara doğru ile yanlışı, hak ile batılı, sevap ile günahı birbirinden ayırt etsinler diye peygamberler ve bizzat dinler göndermiştir. Evet, son Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V.), son dinde İslam dinidir. Hz. Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimizi sevip, onun getirdiği dinin esaslarına tamamen bağlı kalarak hayatlarını sürdüren insanlar, sevapları bol bol kazanırlar. Evet, hem de günahlardan çok uzak dururlar. Evet, Hz. Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimizin getirmiş olduğu dinin esaslarını kabul etmeyen, yani getirmiş olduğu dinin esaslarını yapmayanlar ise, hiç bir sevaba nail olamazlar. Böylece kendilerine çok yazık ederler.
Evet, her mümin olan insanlar da zaman zaman hata yaparlar. Yani yanlış yaparlar ve haram olan işleri işleyerek günahta kazanırlar. Kazandıkları günahlar kul hakkı ile ilgili ise kullara haklarını ödeyerek helalleşirler. Kullara olan haklarını bu dünyada ödemezlerse, ahrette ödemek zorunda kalırlar. Yani Borçlunun vereceği borcuna denk bir sevap, borçludan alınıp alacaklıya ödenir. Eğer kazandıkları günahlar Allah-u Teala hakkı ile ilgili ise tövbe edip af dilerler. Allah-u Teala dilerse tövbelerini kabul edip onları af ve mağfiret eder, dilerse de işledikleri suça uygun cezalarla cezalandırır. Ancak sonuç itibari ile herkese kendi günahının sonucuna katlanır ve kimse de kimsenin günahından dolayı cezalandırılmaz.
Evet, metnini ve mealini yukarıdaki Allah'ın ayeti ile de açıkça izah edilmiştir. İnsanın sorumluluğunun sınırı belirlenmiştir. İnsanın dini sorumluluğunun ve ahrette vereceği hesabın temel ölçüsünü gösteren bu ayet, aynı zamanda da dünyadaki sorumlulukları ve hem de dünya hukukundaki sınırları açıkça belirlemiştir.
Evet, İslam dini 14 asır önce sorumlulukların ve cezaların bireyselliği esasını getirmiştir. Bu esas bugün bütünüyle modern hukuk sistemleri tarafından da kabul edilmiştir.
Hıristiyanlık dinine göre; Hz. Adem'in Cennette kendisine yasak edilen yiyeceği yediği için kazanmış olduğu günahı ile bütün insanlık günahlanmıştır. İşte buna asli günah demektedirler ve onlara göre de Hz İsa A.S. bütün insanlığı bu asli günahtan kurtarmak için kendi hayatını feda etmiştir. İşte ayetlerde Hıristiyanların sahip oldukları bu yanlış itikadın yanlışlığı da açıklanmıştır.
Evet, Hz. Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimizin uyarılarının kimlere fayda vereceği bildirilmekte ve samimi müminlerin burada 2 temel özelliğine değinmektedir. Birincisi görmediği halde Allah-u Teala'dan korkarak, yani ona içtenlikle gönülden teslimiyetle iman etmek, daima emir ve nehilerine uyarak iman etmektir. Daima ona karşı gelmekten kaçınmaktır. Evet, ikincisi ise namazı dosdoğru özenle kılmaktır. Yani imanını davranışlarına yansıtmaktır ve bunları yapan hem de günahlardan uzak duran ve günah işleyince tövbe istiğfar eden bütün kötülüklerden arınmış olur. Şunu hiç bir zaman hatırımızdan çıkarmayalım ki, dönüşümüz bizleri yoktan var eden rabbimize olacaktır. Evet, o güne göre kendimizi hazırlıklı kılmalıyız.
Evet, başkalarının günahlarını üstlenmek olmadığı gibi, kendi günahımızı da başkalarının üstüne atmak mümkün değildir. Çünkü bizleri yaratan Allah-u Teala her şeyi ama her şeyi hakkı ile bilendir ve herkes kendi günahının karşılığını vermeye muktedirdir.
Evet, Allah-u Teala Kuran-ı Kerim'in Nisa suresi ayet 111 ve 112'de şöyle buyurmaktadır; "Kim bir günah işlerse, onu ancak kendi aleyhine işlemiş olur. Allah her şeyi bilmektedir. Büyük hikmet sahibidir. Ayet 112 ise, kimde bir hata veya günah işler, sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, şüphesiz ağır bir iftira suçunu ve apaçık bir günahı yüklenmiş olur." Saygılarımla.