Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim'in Hadid Suresi ayet 22 ve 23'te şöyle buyurmaktadır; "Şöyle ki, yeryüzünde vukuu bulan veya başınıza gelen hiç bir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce bir kitapta yazılı olmasın. Kuşkusuz bu Allah'a göre kolaydır." "Kaybettiklerinize üzülmeyiniz ve onun size verdikleri ile de şımarmayasınız diye böyle yapmıştır. Allah kendini beğenen, böbürlenen, gururlanan hiç bir kimseyi sevmez."
Evet, Kuran-ı Kerim'in Hadid suresi 22 ve 23. ayetlerinde insanın hayata bakışını belirlemede çok çok önemli bir gerçeği ve bunun hikmetine değinmektedir. Evet, olan ve olacak her şeyin ama her şeyin Allah-u Teala'nın evveli ve ezeli ilminde kayıtlıdır. Bunu böylece bilen ve kabul eden insan kaçırdığı fırsatlara hayıflanarak veya Allah-u Teala'nın kendisine bahşettiği imkanların sarhoşluğuna kapılarak ömrünü tüketmez. Çünkü bunların ikisi de olmuş bitmiştir. Bu bir musibetse kendisinin bundaki payını düşünüp sonuç çıkartmalı ve bu sonucun gelecekteki davranışlarına ışık tutulmasını sağlamalı. Şayet bir nimetse asıl kaynağının kendi bildiği beceri ve çabası değil, Yüce Allah-u Teala olduğunun bilinci ile dikkate alıp, övünme ve böbürlenmesi için hiç bir sebep bulunmadığı, bilakis bu nimetin kendisine çok büyük bir sorumluluk getirdiği bilinci içinde hareket etmelidir.
Evet, insanın asıl yükümlülüğü ise olacaklar ve olması gerekenler sınırında başlamaktadır. İmtihan gereği olarak başa gelecek musibetleri ve belaları insanın gücü dahilinde değildir. Ancak insanların bunları bilemeyeceği için bu onun yükümlülüğünü etkilemez ve hem de koyu kaderci bir anlayışı haklı kılmaz. Çünkü onun yükümlülüğü yapılması irade ve tercihine bırakılan davranışlarla ilgilidir. Başka bir anlatımla onun görevi hür iradesi ile buyruk ve yasaklara uygun davranmasıdır.
Mesela, yine Allah-u Teala'nın Kuran-ı Kerim'in Hadid suresi ayet 24'te şöyle buyurmaktadır; "Onlar ki hem cimrilik ederler, hem de halka cimriliği emrederler. Her kim de Allah yolunda harcamaktan yüz çevirirse, elbette Allah hiç bir şeye ihtiyacı olmayandır. Her türlü övgüye layık olandır."
Evet, yukarıdaki ayette açıkça bildirildiği gibi insanlar kaybettiğine gam ve keder, üzüntü duymamalıdır. Bilakis sabredip şükretmelidir ve Allah'ın taktirine boyun eğmelidir. Allah'ın taktiri karşısında şaşırıp kendinizi kaybetmeyesiniz diyedir. Şunu iyice aklımıza koyacağız, iman sahibi olarak başarının da felaketin de Allah-u Teala'dan olduğunu bilip inanmaktır.
Evet, yine Allah-u Teala Kuran-ı Kerim'in Şura Suresi ayet 30'da şöyle buyurmaktadır; "Başınıza gelen her musibet, kendi yapıp ettikleriniz yüzündendir. Kaldı ki Allah-u Teala bir çoğunu da bağışlar." Evet, saygıdeğer okurlarım. İnsanın gerek evrendeki fiziksel ve sosyal yasaları görmezden gelmesi ve aynı zamanda da gereken önlemleri almaması, gerekse Allah-u Teala'ya isyan teşkil eden davranışlarda bulunması sebebiyle karşılaştığı sıkıntı, acı, üzüntü ve felaketlerin kendi kusurunun bir sonucu olduğuna dikkat etmesi istenmektedir. Evet, Kuran-ı Kerim'in birçok ayetlerinde de bildirildiği üzere bütün insanlar kusurlarının tamamından dolayı bu dünyada birebir cezalandırılmış olsaydı eğer, bu dünya çoktan alt üst olurdu. Evet, işte ayetin devamında da Allah'ın bir çoğunu affettiği, y,ne başka ayetlerde de nihai hükümlerin ve cezaların ahrete ertelendiği ifade edilmektedir.
Evet, yine Allah Zülcelal Hazretleri Fatır Suresi ayet 45'te şöyle buyurmaktadır; "Eğer Allah-u Teala kazanmakta oldukları dolayısıyla insanları azab ile yakalayıverecek olsaydı, yeryüzünde kımıldayan tek bir canlı bırakmazdı. Ancak onları ismi konulmuş bir sureye kadar ertelemektedir. Sonunda ecelleri geldiği zaman artık şüphesiz Allah-u Teala kendi kullarını görüp ve gözetendir."
Evet, saygıdeğer okurlarım. Bizler için Allah Zülcelal Hazretlerinden başka bir veli de yardımcı da yoktur. İşte bunun için Allah-u Teala'ya sığınıp onun emirlerine, kanunlarına göre görevimizi yerine getirmekten başka bir suretle korunmanın yolu da yoktur. Saygılarımla.