İmam-ı Gazali İlmin zirvesinde iken Şöyle der; Akli, şer-i ilimlerle uğraşırken çokta talebelerim vardı. Kendi halime şöyle düşündüm; çeşitli gayelerle sarılmışım ilimdeki, niyeti mi halis Allah’ın rızası için olmayıp, makam sevdaları ve şöhretlerle karışık buldum. Şöyle bir kendime geldim iyice anladım ki uçurumun kenarındayım. Kendi kendime şöyle dedim.
Ey gazali haydi çabuk ol ömründen kısa kaldı. Kazanmış olduğum ilim hakikate geçmez ise bir aldatmacadan ibarettir. Eğer gereksiz alakaları kesmezsen ve engelleri kaldırmaz isen sonun ne olacak? Hemen şöyle bir hal oldu dünya ve dünyacılardan kaçmak ile dünya arzuları ve ahiret isteği arasında 6 ay çok şaşkın, inler ve ağlar vaziyette kaldım. Kalbim üzgün bir vaziyette acizliğimi gördüm. Ve anladım ki tedavisi mümkün olmayan derde çaresiz bir hastalığa yakalanan bir kimse gibi Allah (Z.c) yanarak, ağlayarak, sızlanarak, yalvararak iltica ve tazarruda ( kendini aşağı duruma düşürerek yalvarmak) bulundum.
Nihayet gördüm ki Allah-u Teâlâ Kur’an-ı Kerimin Neml suresi ayet 62’de mealen şöyle buyuruyor.( muzdar olan (sıkıntıya düşen) kimse dua ettiği zaman onun duasını kabul edip fenalığı kaldıran ) buyrulduğu gibi Allah-u (z.c) hazretleri duamı kabul buyurup kalbimi uyandırdı. İçimdeki mal, makam, servet ve dünya arzusu kaldırıldı. Hepsinden de yüz çevrildim.
Zikir, uzlet, halvet, mücahade ile nefsin tezkiyesi ve ahlakın mükemmelleşmesi ile uğraştım. İlmi yakın ile bildim ki Allah-u Teâlâ’ya kavuşanlar ve aynı zamanda da hidayet yolunun yolcusu olanlar, bil hassa tasaffuf (kötü huyları terk edip iyi huyları edinmektik. Ve bir edeptir) eyli olan büyüklerdir. En güzel siret (bir kimsenin iç dünyası güzel ahlakı) ve ahlakı olanlardır.
Resul-ü Ekrem (sav) efendimizde şöyle buyuruyor; (kim ilmini artırır da ona müsavi olarak dünyada zühdü (dünyaya aldanmamak) takvasını artırmazsa o ancak Allah’a olan uzaklığını artırmıştır.
Mevlana-i Celalettin Rumi hazretleri ise irfan eyli olmayanların yani ameli salih işlemeyenlerin sarf ettikleri hikmetli sözü ödünç alınmış süslü bir elbiseye benzetir ya.
Yine peygamberimiz Resul-ü Ekrem (sav) hazretleri de bir hadisinde (içine nur giren kalp açılır ve genişler) deyince yanında olan ashaplarından birisi bunun alameti nedir diye sorduğunda peygamber efendimiz (sav) şöyle buyurmuşlardır. ( fani dünyadan uzaklaşmak ebedi olan ahiret yurduna gönül vermek ve gelmeden önce ölüme hazırlanmaktır. Beyanında bulunmuştur.
İmamı gazalini nasihatleri ile yazıma son veriyorum.
Allah’ın verdiği nimetleri onun yolunda harcamak şükür, sevmediği yerde harcamak küfranı nimettir.
Bir sözü söyleyeceğin zaman düşün, söylemediğin zaman mesul olacaksan söyle, aksi halde sus.
Benim sermayem yalnız ömrümdür, çıkan nefsin geri gelmesi mümkün değildir. Nefesler sayılıdır. Azalmaktadır. O halde gününü istikamet üzere kullanmamaktan daha büyük zarar olur mu?
Yarın ölecekmiş gibi azalarını haramdan koru uyanık ol, sonra tövbe ederim ameli salih işlerim dersen, düşün ki, ölüm daha evvel gelebilir. Pişman olur kalırsın. Yarın tövbe etmeyi bugün tövbe etmekten daha kolay zannediyorsan büyük yanılgı içinde olduğunu bilesin.
Ya rab, bizleri gönül aynasında hakikat parıltılarını ve iki cihanın sırlarını seyrettirerek gözlerimizi ve gönüllerimizi bu dünya da öyle nurlandır ki öbür âlemde cemalinle müşerref olalım. Saygılarımla.