Bu ayeti kerimede açıkça bildirildiği gibi kulların iyi veya kötü amellerinin derecelerini kendilerine göstermek için adalet terazileri koruz da onlar ile herkesin amel sahifeleri tartılır. Dünyada iken yapmış oldukları amellerin miktarları, mahiyeti kendilerine gösterilmiş olur. Bu suretle de hücceti (delil, hükmün doğruluğu) ilahiye tamam olmuş adaleti süphaniye kemali ile tecelli etmiş bulunur. Artık hiçbir nefis bir şey ile zulmedilmez. Hiçbir kimse hayır hasenatı noksan, seyyiatı ziyade edilmek gibi bir suretle zulme uğratılmaz. Kendilerine müstahit oldukları şeyler tamamen verilir. Hayır sahipleri onun mükafatını görürler. Şer sahipleri de onun cezasına kavuşurlar. Velev ki o amel, bir hardal tanesi ağırlığınca olsun, o da mutlaka nazara alınır. Mükafatsız veya mücazatsız kalmaz. Onu da o cüz-i ameli de meydana getiririz. Onu da vezne hesaba tabi tutarız. Muhasipler olmak üzere biz kifayet ederiz. Evet Hak Teala her şeyi kemaliyle bilir. Hiçbir zerre onun daire-i ilminden hariç bulunamaz ve onun adaleti cihan şümuldür. Onun fevkinde bir adalet mutasavvur değildir. Artık o haliki hakimin adaleti ve atıfeti muktezasıdır ki, bizlere o uhrevi mesuliyetten kurtulmaya çalışmalıyız. İşte o Halik-ı hakimin adaleti ve atifeti (iyilik duygusu) muktezasıdır ki (gereklilik) bizlere o uhrevi hayatı haber veriyor ve peygamberlerinin kıssalarını da bildirerek o veçile de bizleri uyandırmak lütfunda bulunuyor. Artık herkes dünyada kendi hesabına baksın.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) buyurdu ki; “Akıllı şu kimsedir ki, günü dörde ayırıp birincisinde yaptıklarını ve yapacaklarını hesap eder. İkincisinde Allah-u Teala’ya münecaat eder, yalvarır. Üçüncüsünde bir sanaatte veya ticarette çalışıp helal para kazanır. Dördüncüsünde istirahat eder ve mübah olan şeylerle kendini eğlendirip haram şeyleri yapmaz ve onlara gitmez.
İkinci Halife Hz. Ömer-ül Faruk hazretleri de buyurdu ki; “Hesabınız görülmeden evvel, kendinizi hesaba çekiniz.”
Allah-u Teala buyurdu ki mealen; “Şehvetlerinizi, yani nefsin arzularını haramlardan almamaya uğraşırız ve bu cihad’ta sebat ediniz, dayanınız.”
Bunun içindir ki, din büyükleri bu dünyanın bir Pazar yeri gibi olduğun ve burada nefs ile alışverişte olduklarını anlamışlardır. Bu ticaretin kazancı cennettir, ziyanı da cehennemdir. Yani karı ebedi saadet, ziyanı da sonsuz felakettir. Bunlar nefislerini ticaretteki ortak yerine koymuşlardır. Ortak ile önce şartname yapılır, sözleşilir, sonra işlerine sözünde durup durmadığına dikkat edilir. Nihayet hesaplaşılıp hıyanet yapmışsa, mahkemeye verilir. Bunlar da nefisleri ile bir ortak gibi sıra ile şu işleri yaparlar. Şirket kurmak, onu murakebe edip gözetmek, muhasebe yani hesaplaşma, muakabet yani cezalandırma, mücahede yani onunla uğraşma ve muatebet yani onu azarlamaktır.
Esasında dünyada kazanılan şeyler muakkattır. Aklı olan birazcık iyi görüşlü olan buna kıymet vermez. İnsanın her bir nefesi çok kıymetli bir cevher gibidir ki, işte bunlardan güzel bir hazine yapılır.
Akıllı bir kimse her gün sabah namazını kıldıktan sonra hatırına hiçbir şey getirmeden ortağı olan nefsine demelidir ki, benim sermayem yalnız ve yalnız ömrümdür. Başka bir şeyim de yoktur. İşte bu sermayem o kadar kıymetlidir ki her çıkan nefes hiçbir surette tekrar ele geçmez ve nefesler sayılıdır, azalmaktadır. Ömür bitince bir gün izin dahi verilmez. Bugün nimet elimizde iken Allah’ın emir ve nehilerini yerine getirelim. Sonra ağlamak, sızlamak, yalvarmak fayda vermez.
Peygamber Efendimiz (S.A.V.) bir hadisi şerifinde şöyle buyurmaktadır; “Akıllı kimse ölmeden önce hesabını gören, ölümden sonra kendisine yarayacak şeyleri yapan kimsedir.”
Diğer hadisinde de; “Yapacağın her işi önce düşün. Allah-u Teala’nın razı olduğu, izin verdiği bir iş ise onu yap. Eğer böyle değilse o işten kaç.”
Yani nefsimizi kontrol etmek, ondan gafil olmamaktır. Ondan gafil olan, kendi zevk ve eğlencesine devam eden kendisine yazık etmiş olur. Çünkü insanlar birbirinin dışını görür. Allah Zülcelal Hazretleri ise hem dış yüzünü, hem de iç yüzünü görür. Bunu bilen bir kimse ise işleri ve düşünceleri de edepli olur.
Yazıma bir hadisi şerifle son veriyorum. Peygamber Efendimiz (S.A.V.) buyurdular ki; “Allah-u Teala’yı görür gibi ibadet yapınız. Siz onu görmüyorsanız o sizi görüyor.”
İşte onun gördüğünü bilen onun beğenmediği bir şeyi de yapmaz. Saygılarımla.