Evet, saygıdeğer okurlarım. Geçmiş oda sohbetlerinden dinlediğim bir olayı okuyucularıma arz ediyorum. Şöyle ki Abbas-i halifelerinden olan Harun Er Reşit, ulu bir sultandır. Doğuda ve batıda anılan dillere desten büyük bir sultandı. Nihayet o da öldü. Evet, her doğan ölecektir ancak ölümden sonra hayat devam edecektir. Ona göre hiç ölmeyecekmiş gibi bu dünyaya bakar, her an ölümle karşılaşacakmış gibi de ahrete çalışmamız gerekir. Allah'ın emir ve nehilerini bizzat yerine getirmek gerekir. Yaşlıları dinlemeli, tarih okumalı ki, hata ve sevaba düşenlerin hallerinden ibret almalıdır ve böylece de insan olan bunlara bakarak kendisini düzeltmeye çalışmalıdır.
Evet, tarihlerde okuduğumuz bizim de başımıza gelebilir. Yoksa başkalarının kusurlarını, hata ve noksanlarını görüp de okuduğumuz halde kendi eksikliklerini düzeltmeyen zavallı kimselerden olmak hüner değildir. Başkalarının kusurlarını, ayıplarını her şeyden önce o kusurların kendisinde de bulunup bulunmadığını araştırırsa, eğer varsa tashih ederse daha hayırlı ve isabetli hareket etmiş olur. Evet, geçmiş bütün büyüklerimizi rahmetle anmak insanlığın ve Müslümanlığın gereğidir. İyilerimizin halleriyle hallenmek ve kötülerin akıbetlerinden ders almak gerekir.
Evet, bir olayı anlatalım. Sultan Harun Er Reşit bir gün büyük İslam sofilerinden ve evliyalarından Şakiki Belhi'yi sarayına davet eder ve der ki; "Ey Arif'i billah. Bana nasihat eyle ki hareketlerimi ona göre uydurayım da dünyada ve ahrette selamete ereyim."
Şakiki Belhi şöyle der; "Ey halife. Ey Peygamberin amcasıoğlu. Beni iyi dinle. Allah Zülcelal Hazretleri sana sonsuz lütuf ve ihsanlarda bulunmuştur. Bunlardan birincisi, kılıcın mesafesinde olan ordularındır. İkincisi ise devletinin iç nizamını sağlayan ve kamçın mesafesinde olan zabıta kuvvetlerindir. Üçüncüsü de hazine-i maliyendir. Sana emanet olarak verilen bu 3 kuvvetten kılıcın olan ordularını, din ve vatan düşmanlarına karşı, kamçın olan zabıta kuvvetlerini ülke içindeki ırz, namus, mal ve can düşmanları olan zalimlere karşı kullanır, hazineni ve maliyeni de halkın yararlanması için, yollar, köprüler, cami ve mescitler, mektep ve medreseleri, imaretler, hastane inşası gibi faydalı işlere sarf eder, ordularının iaşe ve levazımını yerli yerince temin eder fakirleri ve yoksulları kollar, onların ırz ve namuslarını korursun, Allah'ın bir sarayı vardır ki, ona Cennet derler. Önde sen, arkanda milletin olduğu halde o saraya dahil olursunuz. Mülkün Cennet, ahretin de Cennet olur. Eğer kılıcın demek olan ordunu kendi milletine ve din kardeşlerine, kamçın olan zabıta kuvvetlerini zulmüne alet ederek makamlara karşı kullanacak olursan, maliye ve hazinenin keyfine ve şehvetine sarf edersen, önde sen ve arkanda milletin olduğu halde Allah Zülcelal Hazretlerinin bir hapishanesi vardır ki adına Cehennem derler, oraya dahil olursun. Hem hükmün altındaki ülke ve hem de dünyan ve hem de ahretin Cehennem olur." Halife Harun Reşit bu sözleri duyunca ağlamaya başladı.
Evet, saygıdeğer okurlarım. Mal, mülk ve servet, engin bir denize, insanın vücudu da bir gemiye benzer. Geminin dibi delik olmaz ve su almazsa, elbette ki gideceğin yere emniyet ve selametle vasıl olur. Eğer dibi delik gemi ise su alır ve gideceği yere kavuşmadan batar. İşte bu sebepledir ki, ne malına ve parana sevgi göstererek Allah Zülcelal Hazretlerini unutur, mal, para, servet ve mevki sevgisini kalbine doldurursan, o mal da, mevki de, servette senin için fitne olur, dibi delik gemi gibi batar gider, sen de mahvolursun. İşte bunun zıttı olarak mala, paraya ve mevkie muhabbet etmez, malını, paranı ve mevkiini Allah'ın emri, Peygamberin sünneti yolunda kullanırsan, elbette varacağın yere selametle vasıl olur, menzili maksuduna ermiş olursun. Menzil-i maksudunuz nedir dersen, hak rızasıdır. Allah'ın emir ve nehilerine uymaktır, Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimizin sünnetine uymaktır. Allah Zülcelal Hazretleri cümlemizi Habibi Edibi hürmetine Menzil-i maksuduna erenlerden ve Cennetine girenlerden eylesin.
Evet, ahret suallerini Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimiz haber verdi. İşte bu suallerin cevaplarını Allah Zülcelal Hazretlerine vermeye hazırlıklı olalım. Son pişmanlıkta fayda etmez. Şimdiden hazırlıklı bulunalım. Hesaba çekilmeden kendimizi hesaba çekelim. Katı kalpli ve merhametsiz olmayalım. Çünkü Allah Zülcelal Hazretleri katı kalpli olanları sevmez ve azab eder. Bir Müslüman'a layık olanda yumuşak kalpli, tatlı dilli ve güler yüzlü olmaktır. Evet, saygıdeğer okurlarım. Şehvete ve paraya bağlanma, Allah-u Teala'ya ibadet et. Kalbinde Allah sevgisi, Peygamber aşkı ile Kuran'ına, imanına, İslam'ına ve bütün insanlığa hizmette bulun. Haksever ol, doğrudan, doğruluktan ve doğru yoldan sakın ayrılma.
Evet, şair Cengiz Numanoğlu'nun çok güzel 3 kıta şiiri ile yazıma son verirken, Cengiz Numanoğlu'nun bütün geçmişlerine Allah'tan rahmet diler, kendisine de sağlık ve afiyetler dilerim.
İman ettim birliğine adına,
Erdim sana inanmanın tadına,
Bütün müminleri Cennet katına,
Kabul eyle diye sana yöneldim.
Manayı maddeyi önüme serdim,
Defteri kalemi elime verdim,
Beni tanıyorsun yaz artık dedim,
Ne mümkün dedim de sana yöneldim.
Bu naciz kuluna ömür verdikçe,
Hayrına binlerce hayır kat Yarab,
Dünya var oldukça mahşere kadar,
Amel defterini açık tut Yarab.
Saygılarımla.