Evet yaratılmış insanlar arasında, Adem Alehisselam’dan, kıyamete kadar gelmiş geçmiş, Allah-u Teala’nın yaratmış olduğu bütünüyle insanların en akıllısı en tecrübelisi ve en çok sevdiği insan Allah Resulü Hz. Muhammed (s.a.v.) Efendimizdir. Bu kainatı yaratan Allah Zülcelal Hazretleri göklerde ve yerde ne varsa bütünüyle hepsini de insana amade kılmıştır.

Allahu teala kuran-ı kerimin casiye suresi 13.ayetinde şöyle buyurmuştur;(göklerde ne var,yerde ne varsa hepsini kendi tarafından, bir lütuf olarak sizin emrinize verdi şüphe yok ki bunda,tepekkür edecek bir topluluk için ibretler vardır)

Bu ayeti kelimede açıkça ifade edildiği gibi başkalarının aracılığı ile değil,yalnız ve yalnız kendisinin yaratış ve boyun eğdirilişi ile hepsini de sizin menfaatlarınıza hizmet ettirmektedir.Bütün nimetlerin yalnız allahutaalanın olduğunu bilip,mabud olarak yalnızca onu tanıyasınız.Onun emir ve yasaklarını inanıp tanıyarak ona ibadet ve kulluk edesiniz.Aynı zamanda da şirkten,nankörlükten sakınasınız burada şükür,yalnız nimeti ve nimetin zevkini sezmek değil nimet vereni tanımak ve nimetin karşılığında onu tanıyıp yüceltmektir.Öte yandan bu ayet insanların,yaratılmış bütün mahlukattan daha önemli ve daha üstün olduğunu ifade etmiyor mu? Çünkü  yerdeki ve göktekilerin hepside insana boyun eğmesi insan oğlunun hepsine de hakimiyetini belirtmiyor mu?

İşte insanlarda bulunmuş olan iki değeri vardır.birincisi beden,ikincisi ise ruhtur.insan oğlunun şunu da bilmesi gerekir ki bedenen insan göklerin ve yerin yanında bir zerre bile değildir fakat ruhen yüceltilmiş diğer mahlukatın sahib olmadığı yüksekliğe ulaştırılmıştır.Bu ayette ön görülen ve beyan bulunan emri veriş ve boyun eğdiriştir.Beyanda bu sebebledir.Bu ayetin özellikle tefekkür (düşünme)tefekkür ayeti olmak üzere ihtar edilmiştir.İnsana bu lütfu inayet buyurmuş olan Allahu taalanın birliğini bilerek vermiş olduğu nimetlerine şükretmek olacağını da unutmamız gerekir.Allah-u Teala yine kuranı kerimin kıyamet suresi gayet 36 da şöyle buyurmaktadır;İnsanın başı boş bırakıldığını mı sanıyor öyle ya insan başı boş değildir insan kendini teklifsiz başı boş,kendi keyfine bırakılmış,sorumsuz,ilişkisiz mi sanıyor,

Allah-u Teala kuranı kerimin ahzab suresi  ayet 21 de şöyle buyurmaktadır.Andoğsun ki,Allahın rahmetini ve ahret gününe kavuşmayı arzu edenler Allahın rahmetini ve ahret gününe kavuşmayı arzu edenler ve Allah’ı çokça anan kimseler için Allahın resulünde size pek güzel bir örnek vardır.)Evet Allah u Tealanın resulü her sahada örnektir.Şunu iyice bilmemiz gerekir ki hakikaten insan oğlunun fıtri olarak sahib bulunduğu akli ve kalbi bütün temaül,istidak ve melekeler,hayırada,şerre de kullanılmaya elverişlidir.Mesela biri olan akıl insana terörde yaptırır,Salih almeller de yaptırır yani kulun ulaşabileceği en yüksek seviye ahseni takvime aklen yardımı olmaksızın varılmaz.İnsanı idrak bakımından hayvandan da aşağı seviyeye düşüren akılıdır.öğleyse aklın bir disipline alınması icab eder işte o disiplinde vahiy terbiyesi yani peygamberlerin irşadıdır.Eğer insanın aklı vahim kontrolünde ise insan oğlunu selamete kavuşturur fakat vahim kılavuzluğundan mahrum bırakılırsa,işte o zaman felaketlere sebebiyet verir.Onun için aklın dailma rızai ilahi yönünde istikametlendirilmesi şarttır.

Şu da bir gerçektir ki bir çok zalim işlediği zulümlerden en ufak bir vicdan azabı bile duymamıştır.Çünkü yaptıkları zulümler kendilerine göre en akıllıca hareketlerdir.Mesela tarihte Bağdat’a giren hülau Bağdat’da sulara boğdurduğu dört yüz bin insan için hiçbir vicdan azabı duymamıştır.İslamiyet’den önce Mekke’de babalar kız çocuklarını diri diri gömerlerken o masum yavruların baba,baba diye yürekleri çınlatan feryatlarına o zalim gaddar babaların tabi pişmanlık duymazlardı İslamiyet’den önce bir kölenin veya bir kız çocuğunun öldürülmesinde,sanki bir odun kesmek kadar önemsizdi onların akıl nazarında aynı idi.Hem de bunu tabii ve meşru hakları olarak telakki ederlerdi.Daha bir çok misallerde verebilirim bu gün ki dünyada zulüm devam etmiyor mu işte şunu açıkça söyleyebilirim ki yüce Allah’ımızın bir insanlara en büyük lütuflarından biri olan hidayet rehberi olarak peygamberler gönderme keyfiyeti insan oğlunun ikaz,irşat,nasihat,ve örnek şahsiyetlere ne kadar muhtaç olduğunu ortaya koymaktadır.Allah-u Zülcelal hazretleri vermiş olduğu mümtaz şahsiyetler ve sıfatlar sayesinde insanı kendisine halife kılmıştır.Aynı zamanda onun insanı nefs ve ruh gibi birbirleri ile daimi bir mücadele halinde olan bir zıt vasıflarla donatmıştır.Bu vasıflarla donatması ise imtihan gayesiyledir.Zira mahlukatın en şereflisi olan insan,cüz,i iradesini hayıra da,şerre de kullanabilmesi sebebiyle,affedersiniz hayvandan da aşağı bir mevki ile fakat melekten de bile üstün bir nokta arasında yerini alacaktır.Allah-u Teala el arab suresi ayet 179 da şöyle buyurmaktadır.Yemin olsun ki biz insanları ve cinlerden,bir çoğunu cehennem için yarattık onların kalpleri vardır.Onlarla anlamazlar gözleri vardır.Onlarla görmezler kulakları vardır onlarla işitmezler işte bunlar hayvanlar gibidir hatta bunlar daha şaşkındırlar,işte bunlar gafillerin takendileridir.)

Yazıma Hz.Mevlana’nın bir sözü ile bitiriyorum (Ruha manevi gıdalar ver olgun düşünüş ince anlayış ve ruhi gıdalar sunda gideceği yere güçlü kuvvetli gitsin saygılarımla.