Bir iki yıl, eski dünya görüşünden kurtulup yeni bir dünya görüşünü tanıyıp benimsemenin heyecanı ile geçti. Daha önce de söylediğim gibi, dünyaya, olaylara baktığımda gördüklerim, on yedi yaşımdayken gördüklerimden oldukça farklıydı. Nihayet doğruyu bulduğuma inanıyordum.
Yeni, insanı her zaman cezbeder. Reklamcılar da bunun gayet iyi farkındadır. Bilirsiniz, eski bir ürün, içeriği fazla değişmese bile “YENİ” ibaresiyle piyasaya sürüldüğünde daha çok ilgi görür, daha çok satılır. Ta ki satışlar durulup, “YENİ” ibareli başka bir ambalaj hazırlanması gerekinceye kadar... Bu bir süre böyle devam eder gider...
Eskiden benimsediğim dünya görüşü ile yeni benimsediğim dünya görüşünün aslında birbirlerinden pek de farklı olmadıklarını söylemeye çalışmıyorum. Söylemeye çalıştığım, dünya görüşünün değişmesinin insanın içeriğini tek başına değiştiremeyeceği...
Gözünüzde bir sorun olduğunda, bu sorunu bazen uygun bir gözlük takarak halletmeniz mümkün olabilir. Uygun gözlüğü takınca, daha önce ayırt etmekte zorlandığınız nesneleri daha iyi görebilirsiniz. Ve bu durum sizin, gözlük takmadan önceki durumunuza göre, çok daha iyi hissetmenizi sağlar.
Takılan gözlük, göz sorunlarını hafifletebilir; ama gözlüğü takan kişiyi değiştirmez, değil mi?...
“Teşbihte hata olmaz,” derler. Ama bendeniz, benzetmenin kusurlarını baştan kabullenerek ifade etmeye çalışırsam, dünya görüşü de biraz göze takılan gözlük gibidir.
Eski dünya görüşünü bir kenara bırakıp yeni bir dünya görüşünü benimsediğinizde, dünyanızın tümüyle değiştiğini sanabilirsiniz. Aslında bir derece değişir de... Daha önce doğru olduğuna inandığınız bazı şeyler, artık size yanlış gibi görünebilir. Daha önce yanlış olduğunu düşündüklerinizin de doğru olabileceğini görmeye başlayabilirsiniz. Olaylara, kişilere atfettiğiniz “iyi,” “kötü” değerlendirmeleri yer değiştirebilir.
Peki, benimsediğimiz dünya görüşünün doğruluğundan, gözümüze taktığımız gözlüğün uygunluğundan emin olduğumuz kadar emin olabilir miyiz? Öte yandan, gözümüz de bir kusur olduğunda bir göz doktoruna gideriz. Gerekli tetkik ve ölçümleri yaptıktan sonra, bizim için hangi gözlüğün uygun olduğuna doktor karar verir. Tamam, doktor gözlüğü taktıktan sonra bizim de nasıl hissettiğimizi sorar, ama sonuçta reçeteyi yazan odur.
Peki, hiç düşündünüz mü? Benimsediğiniz dünya görüşünü size kim verdi? Onu tamamen kendi iradenizle ve tamamen size ait olan değer yargıları ve bilgilerle mi seçtiniz ya da oluşturdunuz? Emin misiniz? Eminseniz bu görüşü seçerken ya da oluştururken hangi tetkik ve ölçümleri yaptığınızı hatırlıyor musunuz? Benimsediğiniz dünya görüşünün “uygun dünya görüşü” olduğunu gerçekten biliyor musunuz? Benimsediğiniz dünya görüşü, şaşmaz biçimde iyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırmanızı sağlıyor mu? Eski dünya görüşünüzü terk edip yeni bir dünya görüşünü benimsediyseniz, yenidünya görüşünüzün “iyi,” “kötü,” “doğru,” “yanlış” algılarınızı “düzelttiğinden” emin misiniz?