Din, insanları, iyiliğe yöneltmek için, yüce Allah z.c. hazretlerinin peygamberleri vasıtasıyla bütün insanlara bildirmiş olduğu emir ve aynı zamanda da hükümlerdir.
Bu kâinatın yaratıcısı olan Allah’u Teâlâ ile yaratılan insan arasındaki, ilişkileri düzenler. Aynı zamanda da, insanın Allah’u Teâlâ’ya ve onun yarattıklarına karşı vazifelerini gösterir.
Akıllı bir insan, kendisine verilmiş olan akıl gücü ile bu dünyanın bir yaratıcısı olduğunu anlaya bilir. Ancak insanoğlu, Allah Z.C hazretleri ile doğrudan temas kurma ve onunla konuşma yeteneğine sahip olmadığı için Allahın insanlara neleri emredip neleri yasakladığını bilemez. Bu durum karşısında Allah’ın emir ve nehiylerini ve nasıl kulluk yapılacağını öğretecek bir elciye ihtiyaç vardır.
İşte yüceler yücesi Allah z.c hazretleri insanlar arasından seçmiş olduğu bu kimselerde peygamberlerdir. İşte bu peygamberler vasıtası ile insanlara gönderilen ilahi emir ve hükümlere din denir.
Esasında her yaratılan insanın ruhunda bir yaratıcıya bağlanma arzusu ve eğilimi vardır. Bu her insan için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Ne yazık ki bu güzel duygu çeşitli faktörlerin etkisi ile zaman, zaman güçsüz kalmış bozuk ve sapık görünümler arz etmiş olsa da hiçbir zaman sönmemiştir. İnsanlar dine sarılıp bağlanarak huzur bulmuştur.
Din, Allah z.c. hazretlerinden gelir. İnsanoğlunun yapısı veya ürünü değildir.
İşte bu doğuştan gelen duygu insanoğlunun aklını bu kâinatın yaratıcısını arayıp ona kul olmaya yöneltmiştir. Nitekim Kur’an-ı Kerim Hz. İbrahim A.S. henüz çocuk yaşta iken yıldızlara, aya, güneşe bakarak bu kâinatın yaratıcısı olan Allah’ın varlığını anladığı ve kendisini Allah’a yönelttiği ifade edilmektedir. (Kur’an-ı Kerim’de enam suresi ayet 76.77.78) elbette bütün varlıkları yaratan ve bu ince nizamı ve kanunları koyan bir yaratıcı vardır. İşte bu kâinatın sahibi olan o yüce yaratıcıya kulluk etmek insanlar için en büyük mutluluk ve şeref olduğu gibi aynı zamanda da bir kurtuluşa ermektir.
Dinler, kâinatlara göre de iki kısımda toplanır. Esas olan birincisi Allah Z.C. hazretleri tarafından gönderilen vahye dayanır ilahidir. İkincisi ise insan aklının ürünüdür.
Birincisine hak din, ikincisine ise batıl din denildiği gibi, birincisine ilahi ikincisine gayri ilahi dinde denir.
Gerçek ve hakiki din ancak ve ancak Allah z.c. gönderdiği dindir. İlk insan Hz. Âdem A.S. itibaren son peygamber yani bizim peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa A.S kadar getirdikleri dinlerin esası tek Allah’ı tanıma ve ona kulluk etmektir.
Gelen bütün peygamberler insanları Allah’a kulluk etmeye davet etmişlerdir.
Bütün insanları İrşat ( doğru yolu göstermek)için gönderilen peygamberlerin hepside Allah’ın emri olan hak dini tebliğ etmişlerdir. Bütün peygamberlerin hepside esas olan hak dini tebliğ etmişlerdir. Ne yazık ki insanlar, zaman, zaman peygamberlerin yolundan saparak onların sözlerini dinlememişlerdir.
Peygamberlerin getirdikleri tevhid dinini bırakarak yanlış inançlara saplanmışlardır. Tabi kendilerince üstün gördükleri bir kısım varlıklara tanrı diye tapmışlardır. Aynı zamanda kendilerince ortaya koydukları batıl görüşlere din diye bağlanmışlardır. İşte hakiki dinlerinden çıkarak ortaya çıkan bu inançlar batıl dinleri meydana getirmiştir.
Esasında batıl dinler, hak dinlerin çeşitli nedenlerle bozulması sonucu ortaya çıkmış olup, tabi hak dinden uzaklaştıkça insanlar arasında çok yanlış inançlarda yerleşmeye başlamıştır.
Esasında hak dinler şu 6 özelliğe sahiptir.
1. Allah tarafından gönderilmiştir.
2. Allah ile kulların arasında elçilik yapan peygamberler vasıtası ile insanlara tebliğ edilmiştir.
3. Bir tek Allah’a inanmaya ve ona kulluk etmeye emreder.
4. Melekler denen latif yaratılışlı ruhsal varlıklara inanmayı telkin(öğrenmek ve öğretmek) ederler.
5. Bu dünya hayatından sonra da bir ahret hayatının başlayacağını ve bütün insanların dünyada yaptıklarından hesap vereceklerini ve herkesin bu dünya da yaptığı işin karşılığını göreceğini öğretirler.
6. Her şeyin Allah’ın yarattığını kabiliyet ve karakterlerini ezelde takdir edildiğine Allah’ın bilgisi dışında hiçbir şeyin vuku bulmayacağına yani tasarruf sahibinin Allah olduğuna inanmayı öngörürler.
İşte bütün ilahi dinler yukarıdaki ortak özelliğe sahiptir. Allah’ın birliğini telkin etmeyen yukarıdaki 6 madde ile bildirilen özelliklere sahip olmayan din ilahi din değildir. Batıl dindir.