Evet Sadi de yazmış olduğu gülistanında şöyle hitap eder; "Birinin gönlünü bir defa kırdın mı ondan sonra bin türlü iyilik etsen de o bir defa olan kırgınlığın öcünden sakınasın" diyor ya. Meşhur alimlerden Bacon'da şöyle söylemektedir; "Öç alma vahşice bir adalettir. Bacon'un istediği kadar öyle söylesin, ama vahşileşen güzelliklerini, hırs ve ihtirasına esir eden insan, ne yazık ki, burada Sadi'nin gerçekçi tespitini de doğrulamış olur. Ama ne yazık ki açılan yarada kapanmaz. İşler merhamet, her zaman intikamdan daha asildir. Ancak , intikam ruhu, yetkilinin rütbe mevkii ve imkan sahibi birinin ruhunu işgal etmişse, işte ne yazık ki bu durum çok çok feci bir durumlara gidebilir.
Evet (cardinal richleu) siyasi vasiyatname adluı eserinde aynen şöyle demektedir, (bir insan içinde intikam almak arzusu varsa , onu iş başına getirmek, bir delinin eline bir kılıç vermekten farksızdır.” Diyor ya. Evet, cardinal richleu dediği gibi öncelikle devlet kademesinde mesul mevki sahibi olanlara yakışan kin, hırs, ihtiras, öfke, intikam gibi aşağılayıcı duyguların zinciri bağlanmak değil, daima fazileti tercih ederek kendisini bizzat zaaflarından aşmaktır. Evet, hayata anlayışsız ve insafsız tavırlara karşı tek çıkar çare ise sağduyu sahibi olmaktan geçer.
Evet, Çicero’da der ki; “Sağduyu her şeyin kraliçesidir.” Öyle değil midir? İnsanlar öfkesini daima sağduyusu ile aklının emrine almalıdır. Daima da aklıselim, sağduyu ve onun meyvesi de sabırdır.
Evet, buhran dönemlerinde bile toplumun sağlam karakterli şahsi şahsiyetlere çok ihtiyacı vardır. Ancak iç dünyalarının esiri olduğu öyle sözler söylüyor ki ve öyle tavırların içine giriyorlar ki insan üzülüyor. Çünkü gerek devlete olsun, gerekse politikada olsun ne yazık ki talebelik yılların bu kişilere çok az değer kazandırdığını, hatta yerlerinde saydıklarını çok üzülerek görüyoruz. Rahmet Neyzen Tevfik eski Aksaray’ın dar sokaklarında iyice demlenen bir Külhanbeyi karşıdan “heyy imanım, ben ite köpeğe yol vermem” deyip nara attığını görünce kenara çekilmiş; “Buyur evlat, ben yol veririm” demiş.
Evet, ne yazık ki büyük adamlar, şahsiyetli adamlar yetiştiremiyoruz. Milli kültür yıkımının da en acı günü küçük adamlardır. Bunların en tehlikelisi de büyük adam olduğuna inanmış büyük adam rolünü oynayanlardır. Şimdi şu geçirdiğimiz günlerdeki menfur olaylarda 200’ün üzerinde ölü 1500’ün üzerinde de yaralı var. Akla hayale gelmez maddi zarar var. En çok garip olanı da askerde bir saygı, disiplin olması gerekirken, ast üstün birbirine karşı bir disiplinsizlik hakim oluyor. Hani eskiler edepli ol diyordu, geçmiş büyüklerimizden rahmetli Haci Bektaş-i Veli Hazretleri edeb yahu diyor diye bizzat halka sesleniyordu. Evet, edebli adam emrolunduğu üzere hareket eden insandı.
Geçmiş bir olayı da izah etmede lüzumlu gördüm. Ankara Belediye Başkanı Atıf Benderlioğlu belediye başkanı iken o devrin Başbakanı Adnan Menderes’in çağırdığı haberi verilir ve Başbakanlığa gelir. Başbakanlıkta özel kalem müdürü sizi bekliyor, buyurun girin başkanım der. İçeri girer, kimse yok. İçeri bomboştur. Belediye başkanı biraz bekler ve biraz sonra perde aralanır arkasından yaşlı gözlerle Başbakan Adnan Menderes çıkar. Belediye Başkanı Benderlioğlu hayret içerisinde, Başbakan Menderes ise; “Kusura bakmayınız. Allah Zülcelal Hazretlerine yarabbi, bizim günahımız yüzünden bu millete kuraklık çektirme, rahmetini esirgeme diye dua ediyordum” der. Tabi Benderlioğlu Başbakanın bu yanık içli duasına gönülden katılır.
Allah’ım. Ey Rabbelalemin. Affedicisin, kerimsin, affı da seversin. Bizleri affeyle. Allah’ın, bütün İslam aleminin içinde bulunduğu şu ateş çemberinden ve terör belasından hem de şer odaklarının şerrinden, emperyalist güçlerin şerli oyunlarından, cümle Müslümanları muhafaza eyle. Yarabbim, 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan geceki olaylarda şehit olan vatandaşlarımızın geçmil günahlarını affet, mekanlarını Cennet, kabirlerini pirnur olarak birer Cennet bahçesi eyle. Yaralılarımıza acil şifalar ihsan eyle yarabbi. Amin. Saygılarımla.