Evet, saygıdeğer okurlarım. Muttaki iktika ve takva iman edip emir ve yasaklarına uyarak Allah-u Teala'ya karşı gelmekten sakınmaktır. Dünya veya ahrette insana zarar verecek ilahi azaba sebep olabilecek inanç söz fiil ve davranışlardan ve her türlü günahtan sakınmak anlamına gelir. Takva sahibine muttaki de denir.
Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim'in Alimran suresi ayet 134'te şöyle buyurmaktadır; "O muttakiler ki bollukta ve darlıkta infak ederler ve kızdıklarında öfkelerini yutarlar. İnsanların kusurlarını affederler. Allah'ta o iyilik edenleri sever" Allah-u Teala'nın mağfiretine nail olan o muttakiler ihtiyaç içindeyken de bolluk halinde de Allah'ın yolunda harcarlar. Öfkelendikleri vakit öfkelerini hemen yener ve yutarlar. İntikam almaya güçleri yettikleri halde kötülük yapanları affederler. Herkese af ile muamele ederler. Hem de müsamaha ile muamele ederler. İşte Allah Zülcelal Hazretleri de bu şekilde iyilikte bulunanları sırf Allah'ın rızasını gözeterek davranışlarını düzeltenleri sever.
Ayrıca yine Alimran Suresinin 133. ayetinde ise şöyle buyurmaktadır; "Allah-u Teala'nın mağfiretine mazhar olmak için hazırlanmış olup, gökler ve yer kadar geniş olan Cennete girmek için yarışın." Bu ayette de Ey müminler, ey insanlar. Allah-u Teala'nın mağfiretine koşuşun. Onun mağfiretine nail olmak en büyük nimettir. Zira muttakiler için yani Allah'ın emirlerini tutup yasaklarından kaçanlar için Cennet hazırlanmıştır. İşte bu Cennetin büyüklüğü ve genişliği yerle göklerin genişliği kadardır. Sonuçta işte böyle nimetlere ermek için muttakiler olun.
Yine Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim'in Zümer suresi ayet 17 ve 18'de aynen şöyle buyurmaktadır; "Tağut'tan (Allah-u Teala'dan başka tapılan her şeyi içine alır) ve ona kulluk etmekten kaçınıp da tam gönülle Allah'a yönelenlere gelince müjde onlar içindir. Haydi kullarıma müjde ver." Ayet 18'de; "O kullarım ki sözü dinlerler, sonra en güzeline uyarlar. İşte onlar Allah'ın kendilerine hidayet verdiği kimselerdir. Aklı selim sahibi olanlar da işte onlardır." Burada 17. ayete göre Allah-u Teala'dan başka tapılma derecesinde sevilen her şey tağuttur.
Evet, 18. ayeti kerimede açıkça haber verildiğine göre Müslümanlar kafirler gibi değildirler. Evvela söylenenleri dinlerler. Bilahare de söylenenlerin en güzeline uyarlar. Oysa ki kafirler Kuran-ı Kerim'i dinlemek istemiyorlar ve ondan aslandan kaçan yaban eşekleri gibi kaçıyorlar. Nitekim onlar hakkında Kuran-ı Kerim'in Müdessir Suresi ayet 49, 50 ve 51'de; "Şimdi o Kuran'dan yüz çevirirlerken ne mazeretleri var? Onlara ne oluyor ki aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi öğütten yüz çevirip kaçıyorlar." Ayeti kerimelerde açıkça beyan edildiği gibi bu Kuran-ı KErim'den yüz çevirmek de kendilerine edilen nasihatlerden kaçınmalarında kendileri için bir fayda mı var? Öğütten yüz çevirmekle akıbetten kurtulacaklarını mı sanıyorlar? İşte Kuran-ı Kerim ile verilen Allah nasihatinden kaçan, onu dinlemek istemeyen budalalar öyle ürküp kaçıyorlar. Halbuki o zavallı eşeklerin kaçmaları bir çaresizlik olmakla beraber yine de tehlikeden kaçmaktır. Bunda belki bir fayda bir kurtuluş düşünülebilir. Öğüt ve nasihatten kaçan bu budalalar ise tehlikeden değil, kurtuluştan kaçıyorlar. Yararlarına ve faydalarına olanı bırakıp helaka kaçıyorlar. Ne yazık ki Kuran-ı Kerim'in çağrısına kulak verip dinlemiyorlar. Ahrette azabı gördükleri an pişman olacaklar ama iş işten geçmiş olacaktır.
Yazıma bir hadisle son veriyorum;
Rabbimiz şöyle buyurdu; "Ben korkulup vikayesine sığınılacak olanım. Benimle beraber başka bir ilah yapılmasın. Her kim benden korkar da benimle beraber başka bir ilah tutmazsa ben ona mağfiret ederim." İmam Ahmet, Tirmizi, Nesei, İbn-i Mace ve diğerleri Hz. Enes'ten rivayet etmişlerdir.
Saygılarımla.