Evet, saygıdeğer okurlarım. Adalete riayet bu kainatı yaratan Allah Zülcelal Hazretlerinin bir fiil emridir. Şöyle ki Kuran-ı Kerim'in Nisa Suresi 135. ayetinde şöyle buyurmaktadır; "Ey iman edenler. Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin. Allah için şahitlik eden insanlar olun. Bu hükmünüz ve şahitliğiniz isterse bizzat kendiniz, anneniz, babanız ve yakın akrabalarınız aleyhine de olsa, isterse onlar zengin veya fakir bulunsun. Çünkü Allah her ikisine de sizden daha yakındır. Onun için sakın nefsinizin arzusuna uyarak adaletten ayrılmayın. Eğer dilinizi eğip bükerek gerçeği olduğu gibi söylemekten çekinir veya büsbütün şahitlikten kaçarsanız, iyi bilin ki Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır."
Allah sizden daha yakındır. Şu demektir ki, öyle ise zenginin rızasını gözetip, onun lehinde olmayın. Fakire de acıyıp onun lehinde hakikatten ayrılmayın. Allah-u Teala onlara sizden daha yakındır. Şayet onlar hakkında şahitlik etmede fayda olmasaydı, şahitliği meşru kılmaz, şahitlik müessesesini kurmazdı.
Yine yüceler yücesi Rabbimiz Kuran-ı Kerim'in Maide suresi 8. ayeti kerimesinde şöyle buyurmaktadır; "Ey iman edenler. Haktan yana olup var gücünüzle ve bütün işlerinizde adaleti gerçekleştirin ve adalet numunesi şahitler olun. Bir topluluğa karşı içinizde beslediğiniz kin ve öfke sizi adaletsizliğe sürüklemesin. Daima adil davranın. Takvaya en uygun hareket budur. Allah'a karşı gelmekten sakının. Çünkü Allah yaptığınız her şeyden haberdardır." Burada esasında yüce kitabımızda açıkça ifade edildiği gibi, İslam'ın sosyal hukuki ve amacı da aracılarının önemli bir kısmı özetlenmektedir. Ferdi ve sosyal yapıda birlik ve düzenliği hakkaniyet ve eşitlik esaslarına uygun şekilde davranmayı sağlayan ahlaki erdem (alçak gönüllülük, fazilet) anlamına gelen adalet, sosyal hayatın en önemli denge unsuru ve teminatıdır.
Evet, adalet insaflı ve doğru olmak, doğru davranmak, zulüm etmemek, eşit tutmak, her şeyin hakkını vermektir. Daima hak yolu üzerine dosdoğru olmaktır. Dinimizce haram kılınan şeyleri terk etmek, farzları yapmak, daima farzları yerine getirmek, içi ve dışı, özü ve sözü, fiil ve davranışları eşit olmak, haklıya hakkını, haksıza cezasını vermek, adalet ayrıca hak ve hukuka riayet eden, dürüst ve dosdoğru olan insana denir.
Evet, adil insan Kuran-a ve sünnete göre iman edip Salih ameller işleyen Allah Zülcelal Hazretlerinin emir ve yasaklarına uyan fert, aile ve toplum hayatında söz fiil ve davranışlarında İslam'a göre ayarlayan yönetim, yargı, tanıklık, ticaret ve her işini iyi güzel, dosdoğru yapan insan haklarına daima riayet eden kimseye denir.
Yazıma son verirken, Lokman Hekim'in köleliği devrindeki bir olayı da okuyucularıma arz ediyorum. Şöyle ki, Lokman Hekim köleliği devrinde efendisi gelir, kendisine bir kuzu kesmesini ve kesilen kuzunun da en lezzetli yerinden 2 parça et pişir de getir der. Lokman Hekim de hemen bir kuzu keser, en lezzetli yeri olarak dili ve yüreğini pişirir ve getirir. Efendisi yemeğini afiyetle yer ve araziyi gezer, akşama gelir. Yine Lokman'a bir kuzu kes, ama bu sefer de kuzunun tatlı olmayan yerinden 2 parça et pişir getir der. Lokman Hekim de hemen bir kuzu keser, gene aynı şekilde kuzunun dili ile yüreğini pişirir, getirir. Efendisi sen hakikaten de çok akılsızsın. Çünkü sana öğlen bana bir kuzu kes, en lezzetli yerinden 2 parça et pişir getir dedim ve sen dili ile yüreğini pişirdin, getirdin. Akşam üzeri ise yine bir kuzu kes, fakat bu sefer en acı ve tatlı olmayan yerinden pişir getir dedim. Sen yine dili ile yüreğini pişirdin getirdin der. Lokman Hekim de efendisine karşı şu cevabı verir, Ey sahibim. Doğrusunu söyledin. Her ikisinde de dili ve yüreğini getirdim. Çünkü gerek insan, gerekse hayvanlarda ilk temiz olan uzuvlardandır. Dil ve yürek temiz olunca, bütün beden temizdir. Fakat dil ile yürek pisliğe bulaşınca bütün bedeni sarmış olur. Saygılarımla.