Evet, Resulullah Efendimizin Şam'a doğru çıktığı sene gelince, o rahip Buhayra ilim nuru ile bildi ki bu sene ahir zaman peygamberi Şam tarafına doğru geliyor ve buraya gelmesi de yakındır. Hizmetçilerine ziyafet hazırlığı yapın, bu bir kaç gün içinde benim çok aziz misafirim gelecektir. Onlara ziyafet vereceğim. Çok hazırlıklı olun diye talimat verdi. Böyle dedikten sonra kendisi de her gün Mekke tarafına bakan pencerenin önüne oturur, taa akşama kadar böylece Mekke yolunu gözetlerdi.
Evet, her gün yol gözetlerken, bir gün baktı ki Mekke tarafından bir kervan geliyor ve üzerlerinde bir parça bulut dahi onlarla beraber geliyor. Hiç kervan üzerinden ayrılmıyor. Bu durumu gördükten sonra kervanın iki tarafındaki taşlar ve ağaçlar kervan kendilerine yaklaştıkça secde ediyor ve bu vaziyeti de görünce hakikat olarak bildi ki, ilahi kitaplarda okuduğu pat temiz ahir zaman Peygamberi o kervanın içindedir. Bu durumu gören rahip Buhayra, adamlarını çağırıp şu emri verdi; "Ziyafeti hazırlayın. Çünkü ziyafet vereceğim kervan geliyor." Böyle dedikten sonra yine kervanın gelişini gözlemeye başladı ve kervanda gelerek kilisenin karşısında olan bir ağacın altına konakladı. Kervan sahipleri ağacın altına oturup istirahata geçtiler.
Evet, bu durumu da gören Buhayra hemen kiliseden ayrılarak onların yanına gelip şöyle dedi; "Ey Kureyş topluluğu. Büyüğünüz küçüğünüz hepiniz ibadethaneme buyurun. Ben sizin için ziyafet hazırladım. Hem dinlenirsiniz, hem teşrifinizden ibadet yerimizi müşerref ve bizleri de çok memnun eylersiniz." Buhayranın bu konuşması üzerine kervan ehlinden bir tanesi şöyle hitap etti; "Ey Buhayra. Bugüne kadar senelerce biz Mekkeliler olarak buradan gelip geçeriz ve burada da konaklarız. Sizin bugüne kadar bizleri davet ederek ziyafet verdiğini görmedim. Bugün ise bizleri davet edişinin hikmeti nedir?" Bunun üzerine Buhayra, ona karşı şöyle hitap etti; "Evet, doğru söyledin. Durum senin dediğin gibidir. Bugün ise bizim misafirimizsiniz. Sizleri ben çok sevdim. Diledim ki sizleri davet edip ikramda bulunayım. Şu anda hepiniz hiç bir ferd kalmamak üzere ibadethanemize teşrif edin ve bugün özel misafirimsiniz. Güzelce yiyin için ve istirahat edin. Bilahare işin sırrını ve hikmetini siz de öğrenirsiniz." Evet, kervan ehlinin hepsi geldi yalnız içlerinden Muhammed (S.A.V.) Efendimiz; "Sizler bütün gidin, benim yaşım küçüktür ben burada kalacağım" dedi ve kervan ehli hepsi gelip oturunca Buhayra baktı ki o mübüvvet alametlerini onların hiç birinde göremedi. Dışarı çıkıp kervanın olduğu yere bakınca gördüğü o bulut yine onların konduğu yerde duruyor. Bildi ki o şanlı Peygamber orada ve içeri girip, Ey Kureyş topluluğu, kerem edin de dışarıda kimse kalmasın. Eğer kaldıysa onu da lütfedip getirin deyince, içlerinden bir tanesi, ey Buhayra. Kimse kalmadı hepsi geldi, orada yalnızca bir çocuk kaldı" dedi. Bunun üzerine Buhayra, ben kimsenin kalmasına razı değilim. Lütfedin o da gelsin ve yemekte hazır bulunsun. Buhayra'nın bu sözü üzerine Ebu Talib bir adam yolladı ve Resulullah Efendimiz de geldi. Evet, Buhayra Resulullah Efendimizi görünce gördü ki bütün ilahi kitaplarda beyan edilen çok güzel vasıflar onda mevcuttur. Efendimize hitaben, Ya Muhammed. Lat ve Uzzaya yeminle sana bir kaç sorum var. Bu suallerime cevap ver. Resulullah (S.A.V.) Efendimiz onun bu yeminli sualine karşı Peygamberimiz (S.A.V) Efendimiz bana laf ve uzzaya yeminle bir şey sorma, Allah adıyla yemin olsun ki lat ve uzzadan daha çok buğz ve nefret ettiğim bir şey yoktur. Rahip Buhayra şanı büyük Allah adına soracaklarıma cevap ver. Resulullah Efendimiz dilediğini sor dedi. Sorulan bütün soruları cevapladıktan sonra Buhayra anladı ki o ahri zaman şanlı Peygamberinin sonuncusu budur ve son olarak ta ya Muhammed. Senin omzunda peygamberlerin sonuncusu olduğuna dair bir nişanın vardır. Onu da göreyim dedi ve omzunda keklik yumurtası büyüklüğünde nübüvvet mührünü de görünce hemen ona yüzünü sürüp cemali ile saygı gösterdi.
Bundan sonra Ebu Talib'e bu senin neyindir? Ebu Talib'te oğlumdur dedi. Onun bu sözü üzerine Buhayra şöyle söyledi; "Siz arabın efendisi ve en şereflisisiniz. Yalan söylemek şanınıza yakışmaz" deyince, Ebu Talib şöyle cevapladı; "Kardeşimin oğludur ancak yanımda kendi çocuklarımdan çok ziyade sevgili olduğu için oğlumdur dedim." Tekrar Buhayra şöyle sordu; "Ya bunun babası ne oldu?" Ebu Talib şöyle cevapladı; "Kendisi anne karnında iken babası vefat etti." Buhayra şöyle cevapladı; "Şimdi doğruyu söyledin. Çünkü o ana karnında iken yetimliği ilahi kitaplarda yazılıdır. Bundan sonra hepsinin yüzüne şöyle dedi; "Bu şanı yüksek mübarek zad, alemlerin Efendisi ve cümle nebilerin ve resulların en faziletlisi, hatemen Nebiyyin ahir zaman peygamberidir. Onun bu sözü üzerine kervan ehli şöyle sorup; "Nereden bildin?" deyince, Buhayra şöyle dedi; "Siz bu mübarek zad ile tepeden inip geldiğiniz zaman gördüm ki kendisine selam vermeyen ne bir ağaç, ne bir taş kaldı. Cümlesi bu zada secde eyledi. Halbu ki bunlar ancak peygambere secde ederler. İşte bundan bildim. Şahid olun onun peygamberlerini tasdik edip kendisine inandım. Onun ümmetliğini de kabul eyledim. Ya Muhammed. Sen dahi beni ümmetliğe kabul buyur. Buhayra'nın bu sözü üzerine Resulullah Efendimiz de kabul eyledim dedi.
Yine Buhayra'nın bundan sonra nere gideceksiniz diye sorduğunda ise Ebu Talip Şam'a gideceğiz deyince de, hayır Şam'a gitmeyin. Çünkü bütün Yahudiler bunun bütün sıfatlarını ve vasıflarını benim bildiğim gibi bilirler. Gerçi öldürmeye güç yetiremezler ama bir tatsızlık olmasın deyince bir ihtimal Ebu Bekir ile veya Ebu Talib ile tekrar Mekke'ye dönülmüştür. Çünkü Ebu Talib Buhayra'nın bu görüşünü beğenmiştir. Saygılarımla.