Bir Hadisi kudside şöyle buyurmaktadır; “Ey kullarım. Siz günah işlemezseniz, bir başka kavim halk ederim onlar irtikab ettikleri günahlara tövbe ve istiğfarda bulunurlar. Bende onları af ve mağfiret eylerim.”
Saygıdeğer okurlarım. Rabbimizin rahmeti, gazabını geçmiştir. Allah Zülcelal Hazretleri rahimindir, gaffardır, rahmandır. Kuran-ı Kerim’in ayetlerinin en yücesi Bakara Suresinin 255. Ayeti kürsidir. Ondan sonra her Cuma hutbede okunan Nahl suresinin 90. Ayeti kerimesi gelir. (İnnallahe yemürü bil adl velihsani ve itaa-i zil kurba ve yenha an-il fahşa-i vel münker-i vel bagıy ye yezükum l-alleküm tezekkerun)
Türkçesi: Muhakkak ki Allah-u Teala adaleti, iyiliği ve akrabaya muhtaç oldukları şeyleri vermeyi emreder. Hayasızlığı, her türlü kötülüğü, zulmü, kibirlenip böbürlenmeyi nehyeder. Allah-u Azim üş-şan nasihati kabul etmeniz için size emir ve nehileri ile hayırla şerrin arasını ayırt etmekle öğüt veriyor.” Böylece adeleü adlü adaleti beyan buyuran yani adalet umurunu bütün teferruatı ile tahsilatı ile bildiriyor olması bizleri biraz düşündürmez mi?
Kuran-ı Kerim’in zilzal Suresinin ayeti olan 8. Ayettir ki; “Vemen yamel miskale zerretin şerrenyereh”
Türkçesi: Her kimde zerre kadar kötülük yapmışa onu görecektir.
İnsanlar için en korkulu haşyeti (gelecekte hoşlanmadığı bir şeyle karşılaşma düşüncesiyle kalbin yanıp üzülmesi) gerektiren ve ne yaptıklarını düşündüren ve düşünmelerini sağlayarak ağlayıp sızlatacak olan da budur.
Allah-u Zülcelal Hazretlerinin sonsuz ve engin rahmetini haber vererek asi ve günahkarları ümitsizlikten kurtarıp sevindiren nefislerini israf etmekte haddi aşan günahkar kullarına rahmet ve mağfireti bildirip sevindiren ayeti kerime ise Kuran-ı Kerim’in Zümel Suresi 53. Ayetidir.
Şöyle ki; “Kulya ibadiyellezine esrefu ala enfüsihim la taknatu minrahmetullah innallahe yağfiriz zunube cemia innehu hüvel gafuru rahim”
Türkçesi: Ey habibim. Müminlere benim lisanımla de ki, ey nefislerini israf etmekte haddi aşan kullarım. Allah-u Teala’nın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Muhakkak ki Allah-u Azimüşşan bütün günahları af ve mağfiret buyurur. O kullarını yargılayıcı ve ahrette mümin kullarına rahmet inayetini bahşedicidir.
Saygıdeğer okurlarım. Tövbe eden necat bulur. Tövbesini ihmal eden ise helak olur. Tövbe, işlediğin günaha pişman olmaktır ve bir daha o günahı asla ve asla işlememektir. Misal vermek gerekirse bir inek, keçi veya koyundan sağılan sütün nasıl ki aynı memeden içeriye girmesi mümkün değilse tövbe de aynen böyle olacaktır. Tövbesi hak indinde kabul buyrulan aziz olur, kurtulmuş olur. Bir daha o günahı işleyemez. Tövbesine sadık olan ve Salih ameller işleyenlerin bütün günahları af ve mağfiret olunacağı gibi, affedilen isyanları dahi sevaba teskil edilir.
Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim’in Furkan Suresi ayet 70’de; “İlla mentabe ve amene ve amile amelen salihen feulaike yubeddilullahu seyyiatihin hasenat mekanallahu gaffuren rahime.
Türkçesi: Meğer ki günahına tövbe Allah’u Tela ve Resulüne iman etsin. Salih ameller işlesin. Allah-u Teala onların günahlarını sevaba tebgil buyurur. Tövbeleri dolayısıyla mağsiyetlerini mahveder. Allah-u Azimüşşan gafurdur rahimdir.
İşte bu ayeti celile bunun delilidir. Ne günah işlemişşen o günahını bir daha yapmamak üzere terk edersen Allah-u Teala’nın affedeceğini sakın ha sakın hatırından çıkarma ve unutma, daima nedamet et. Gözyaşı dök. Çünkü günah karasını ve lekesini ancak ve ancak yalnız gözyaşı arındırır. Beri yanda bir iyilik ve hayır işlemişsen onu da unut. O iyilik ve hayrı işlerken de böbürlenip kibirlenme. Bilakis Allah-u Tela indinde makbul olmasını rabbinden niyaz eyle.
Şunu da söylemem gerekir ki yapılan tövbenin kabul olup olmadığını anlamak istiyorsun! Bir defa mahyeti itibariyle işlediğin günah nefse ne kadar hoş gelirse, o günahı hatırladığın zaman işlediğine, pişman olabiliyor. Ondan iğrenebilir musun? İşte o zaman tövbenin Allah-u Teala indinde kabul buyurduğuna en büyük işaret budur. Yok eğer o işlemiş olduğun günahını hatırlayınca yine zevk alıyor, o hal ile sefalanarak haz duyuyorsan yaptığın tövbe Allah-u Zülcelal indinde kabul olmamıştır. Otur da ağla. Diğer bütün ibadetlerde böyledir.
1-Namazı kıldığın vakit rahatlayıp verahlıyor musun? İçinde manevi bir haz ve sürur duyuyor, gönlünde bir neşe hissediyorsan namazın kabuldür.
2-Allah-u Teala’ya dua ettiğinde göz yaşların akıyor, nefsinin acizliğini, hiçliğini anlıyor musun? Rabbinin kudret ve azametini itiraf edebiliyor musun? Bunlar duanın kabulünü gösterir.
3-Ramazan ayında orucunu tuttun, namazlarını teravi de dahil kıldın, Ramazan ayı içerisinde hal ve hareketlerini, davranışlarını daima ölçülü konuşmalarına riayet ettin mi? Eğer bunları Allah’ın beğendiği gibi yapmış isen yaptığın ibadet Allah-u Teala nezdinde kabul olmuştur. Fakat riayet etmemişsen makbul değildir. Kendine yazık etmişindir. Çünkü Allah Resulü bir hadisi şerifinde; “Allah’ın sizin aç kalmanıza ve eğilip kalkmanıza ihtiyacı yoktur”
Yarab, bizleri habibi ebibin hürmetine naili meram eyle. Ayıplarımızı ört. Suçlarımızı bağışla. Lütfunla kereminle yarlığa. Tövbesinde sabit gece gündüz abit derhaı barigahı uluhiyyetine sacit kullarından eyle. Yarab bizleri iman ile yaşat iman ile öldür. Cemalinle güldür sefana erdir. Günahlarını hasenata tebkil ve tahvil eyle. Bizleri habibinden ayırma. Bütün ölmüşlerimize rahmet eyle. Amin. Saygılarımla.