Bütün Mekke mürşitleri Kâbe’nin etrafında toplanmışlar, elinde bir buhurdanlıkla, Kâbe’ye ilerleyen bir adamı izliyorlardı.

Yanan tütsünün çok güzel kokusu bütün etrafa yayılmıştı. Adam Kâbe’ye iyice yaklaşarak elinde olan buhurdanlığı Kâbe’nin örtüsüne yaklaştırdı ve aşağı yukarı indirip kaldırarak Kâbe’nin etrafında dönmeye başlar. O ister ki tütsünün kokusu Kâbe’nin örtüsüne iyice işlesin istiyordu.

İşte bu esnada da bir rüzgâr esiyor etrafındaki insanlar da Kâbe’nin bu güzel kokulu tütsülenişini izlemekteyken yanan tütsüden bir kıvılcım Kâbe’nin örtüsüne sıçradı ve örtü alevler için yanmaya başladı. Bütün Kâbe alevler içinde kaldı.

Bir süre sonra ateş söndürüldü ama olan olmuş ve Kâbe büyük oranda hasara uğramıştı.

Aradan birkaç hafta sonra da Mekke’ye şiddetli bir yağmur başladı. Birkaç hafta önce yangında harap olan Kâbe bu seferde sel sularına dayanamayarak tamamen yıkılmış bir enkaz haline gelmiştir. İşte sular çekildiğinde Kâbe’nin bu enkazını yapmak üzere bir şehir meclisi kuruldu.

Kâbe’yi yeniden yapmak üzere toplanan bu şehir meclisi Kâbe’nin yeniden yapılmasını kararlaştırdı. Şehir meclisinin aldığı karar gereği evvela enkaz tamamen temizlenerek hemen bütün şehrin katılımı ile yapılmasına başlandı.

O zaman henüz 35 yaşında olan HZ. Muhammet ( sav) da taş taşıyanlar arasında idi. Böylece Kâbe’nin inşaatına yardım etmekteydi. Tabi henüz peygamberlik vazifesi verilmemişti. Böylece binanın duvarları Hacerül Esved’in yerleştirileceği yere kadar örülmüş ve tamamlanmıştı. Bu seferde yeni bir sorun gündeme gelmişti. Hacerül Esved taşını kim yerine koyacaktı? Tabi bu büyük onur kime verilecekti? Mekke’nin ileri gelen kabileleri arasında anlaşmazlığa düştüler. Çünkü her kabile reisi bu şerefin kendisine olduğunda ısrarlı idi.

Tartışmalar haftalarca sürdü çünkü kabile reisleri bu görevi bir birlerine kaptırmayacaklarına yemin etmişlerdi. İnşaat yarım kalmış ve sorun çözülmüyordu. Yine inşaatın yanında toplanan kabile reisleri arasında tartışmalar devam ederken içlerinden birisi şöyle bir teklif ileri sürdü. Şöyle ki; aklıma bir fikir geldi eminim ki hepinizde kabul edeceksinizdir. Buraya gelen ilk kişiyi bekleyelim onu hakem tayin edelim ve ona fikrini soralım o ne derse o olsun. Bu teklif tüm kabile reislerince kabul edildi. Kimin geleceğini görmek için hepsi de gözetlemeye başladı. Bir süre sonra HZ. Muhammed ( sav) göründü. Herkes derin bir nefes aldı çünkü onun adil bir karar vereceğine hepsi emindi güvenilirdi. Ona aldıkları kararı izah ettiler.

HZ. Muhammed (sav) bir süre düşündükten sonra bana büyük bir örtü getirin dedi. Hemen örtüyü getirdiler. HZ: Muhammed (sav) örtüyü yere serdi ve Hacerül Esved taşını örtünün üzerine koydu. Tüm kabile reislerini çağırdı ve hepsinin örtünün ucundan tutmasını istedi. Böylece kabile reisleri Hacerül esved taşını taşıma şerefine nail oldu.

Taşın konulması gereken yere gelindiğinde HZ. Muhammed ( sav) Hacertül Esveti alarak yerine koydu. Böylelikle sorun çözülmüş oldu. Aynı zamanda da yaşana bilecek muhtemel savaşta önlenmiş oldu.

Çocukluğu ticaret içinde gecen Hz. Muhammed’in ( sav) yirmili yaşından itibaren azimli itibar sahibi çok güzel ahlaklı olgun hal ve hareketleriyle güvenilirliğiyle dikkatleri üzerine çeken bir tüccar idi. Ona artık Muhammed-ül emin yani her hususta güvenilir olarak kabul ediliyordu.

İşte bu özellikleri dolayısıyla ki, uzak bir yerlere giden kimseler kıymetli eşyalarını ona teslim ederlerdi.

Kervanlarının başında onun olduğunu bilmek mal sahiplerinin içini rahatlatırdı. Çünkü kervanın kazancını en doğru bir şekilde kervan sahibine verileceğine hiçbir kimse şüphe etmezdi.

Onun ne kadar güvenilir olduğunu Mekke’nin zengin tüccarlarından Hatice de duymakta gecikmedi. Hatice çok şerefli dul bir kadındı ve böylece sermaye Hatice’den Emeği Hz. Muhammed’den olmak üzere ticari ilişkiler başladı. Başarılı ve dürüst ticareti ile Hz. Hatice’yi her zaman memnun etti. Nihayet Hz Hatice ona evlilik teklifinde bulundu. Hz. Muhammet (sav) 25 yaşında Hatice anamız ise daha yaşlı idi ve evlendiler. İlk olarak erkek evlatları doğdu. İsmi kasım o günden sonra Hz. Muhammedin künyesi Ebul Kasım diye anılmaya başladı. Fakat kasım henüz iki yaşamadan öldü. Kasımdan sonra Zeynep, Rüküye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma isimlerinde 4 kızı daha olmuştur. Çok huzurlu bir aile yaşantısı ve toplum içinde saygın bir konumu ve yine çok başarılı bir iş hayatı peygamberliğinden önceki Hz Muhammed (sav) efendimizdir.

Not: Arap toplumlarında insanlar ilk erkek çocukları doğduktan sonra onun adı ile anılırlardı. Ebu ( babası Ümmü annesi kelimesine çocuğun adı eklenirdi. Bu şekildeki isimlendirmeye künye adı verilirdi. İşte peygamberimiz ( sav) efendimizim künyesi de Ebul Kasım yani Kasımın babası denirdi. Saygılarımla.