Allah Zülcelal hazretleri Kuran-ı Kerim’in Mülk süresinin 1 ve 2. Ayetlerinde şöyle buyurmaktadır; “Ne Yücedir o Allah ki, bütün mülk onun 7 kudreti elindedir. O her şeye hakkıyla gücü yetendir. O hanginizin daha güzel amel yapacağını sınamak için hayatı ve ölümü yaratandır. Onun kudreti her şeye galiptir ve o çok bağışlayıcıdır.”
Dünya hayatının arkasından ölümün onun arkasından da insanların yaptıkları amellerden dolayı ahrette hesaba çekilmeleri içindir. Şunu açıkça ifade edeyim ki şayet hayat ölümü, ölüm de bir başka hayat takip etmeseydi, bu dünya hayatının hiçbir anlamı kalır mıydı? Elbette bu dünya hayatının hiçbir anlamı kalmazdı. Yani bu dünya hayatının sonu yokluk olduktan sonra insan niçin iyilik etmek ve güzel amel işlemek için koşup çırpınıp yorulsundu? Herkes şunu iyi bilmelidir ki her şey zıddıyla anlaşılır.
Ölüm olmasa hayat, hayat ölüm yeterince anlaşılamazdı. Burada ölüm içinde yarattı denilmesindeki hikmet, ölümde de bir hayatın olmasındandır. Çünkü ruh ölümsüzdür. Ölüm ebedi hayata geçişin penceresidir. Öte yandan burada ölümün hayattan önce söylenmesinin hikmeti bu dünya hayatı değil, öteki hayatın yani ebedi hayat olan ahret hayatının esas hakiki hayat olmasındandır. Bu hakiki ve ebedi olan hayata ise ancak ölümle geçilir. O bakımdan ölüm dünya hayatından çok çok daha önemlidir. Öyle ise bu imtihanı kazanmak için bize verilen bu hayatı çok iyi değerlendirmeliyiz. Çünkü bu dünya hayatı hem fani hem de çok kısadır. Yarın yarın diye yapmamız gereken görevlerimizi ertelersek, ileride bir yarın daha bulamayız. Bu dünya bizim ebedi yurdumuz değildir. Şunu açıkça söyleyeyim ki, belki ebedi ahret yurdu mutluluğu kazanma veya kaybetme yeridir.
Şunu da söyleyeyim ki atalarımız teşbihte (bir şeyi başka bir şeye benzetme) hata olmaz derler. Biz insanlar da bu dünyada aynen bir çiftçi gibiyiz. Tarlamıza hangi tohumu ekersek onu biçer hasat ederiz. Tarlayı boş bırakırsak şüphesiz hiçbir şey elde edemeyiz. Böylece başkalarına muhtaç kalırız. Dünyada belki yardımcı bulabiliriz ama ahrette yardımcı bulamayız ve olmayacaktır. Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim’in Şuara suresinin 88 ve 89. Ayetlerinde şöyle buyurmaktadır; “O GÜNDE NE MAL FAYDA VERİR, NEDE EVLAT. ANCAK ŞİRK (bir şeyi ortak yapma, inkar) VE NİFAKTAN (ikiyüzlülük arabozucu, Müslüman görünüp kafir olmak) ARINMIŞ BİR KALPLE ALLAH’IN HUZURUNA GELEN KİMSE MÜSTESNADIR.”
Yine Allah-u Teala Lokman suresinin 33. Ayetinde şöyle buyurmaktadır; “Ey insanlar. Rabbinizden korkun ve öyle bir günün azabından sakının ki, baba çocuğu namına bir şey yapamaz, çocukta babası namına bir şey yapabilecek değildir. Hiç şüphe yok ki Allah’ın vadi haktır. O halde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı (şeytan) sakın sizi Allah’ın affına güvendirerek ayartmasın.”
Yine Allah-u Teala Kuran-ı Kerim’in Ankebit suresinin 64. Ayetinde şöyle buyurmaktadır; “Eğer insanlar düşünseler şunu da anlarlardı ki, bu dünya hayatı geçici bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ebedi ahret yurdu ise hayatın ta kendisidir. Keşke bunu bir bilselerdi?”
Evet şunu da açıkça bilmek gerekir ki Yüce Rabbimiz bu ayetlerde bu dünyada ebedi olmadığımızı, belki bir yolcu misali buraya uğrayıp sonra da bırakıp gidici olduğumuz hakkında bizleri uyarıyor. O halde yanımıza azık alalım.
Çünkü Allah-u Teala Hazretleri Kuran-ı Kerim’in Bakara suresinin 197. Ayetinin sonunda da şöyle buyuruyor; “Yanınıza azığınızı alın. Elbette en hayırlı azıkta takvadır. Ey akıl sahipleri. Benim emirlerime karşı gelmekten sakınıp benden korkun.”
Burada bildirilen ve açıkça ifade edilen ahret yolculuğunda geçerli olan takva azığıdır. Bu da Allah-u Teala’ya tam manası ile yönelmek, kalbinde ondan başkalarının muhabbetini çıkarmak, emirlerini tutmak, yasaklarından kaçınmak, ihlas ile ibadet ve taat yapmakla elde edilen bir azıktır. İşte akıl sahiplerinin de yapacakları hareket budur.
Peygamber (S.A.V.) Efendimiz de şöyle buyurmuştur; “5 şey gelmezden önce 5 nimetin kadrini bil. İhtiyarlık gelmezden önce gençliğinin, hastalık gelmezden önce sağlığının, fakirlik gelmezden önce zenginliğinin, meşguliyet gelmezden önce boş vaktinin, ölüm gelmezden önce de hayatının kıymetini bil.” Hakim Müstedrik No 78-46
Kısaca şunu açıkça her insanın bilmesi gerekir ki, dünya ve ahret işlerimizi veya görevlerimizi dengeli götürmeliyiz. Biri diğerinin aleyhine ihmal edilmemelidir. Ahret ihmal edilerek dünyayı kazanmak veya dünya ihmal edilerek ahreti kazanmaya çalışmak çok büyük bir yanlıştır.
Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim’in Kasas suresi 77. Ayetinde şöyle buyuruyor; “Allah’ın sana verdiği mal ile ahret yurdunu iste, ama dünyadan nasibini de unutma. Allah sana nasıl ihsan buyurdu ise sen de insanlara öyle iyilik et. Yeryüzünde fesat çıkarma. Çünkü Allah fesatçıları sevmez.”
Yine Allah-u Teala Kuran-ı Kerim’in Bakara suresi ayet 201’de şöyle buyuruyor; “Yine insanlardan diğer bir kısım da var ki, ey rabbimiz, bize hem dünyada iyilik hem de ahrette iyilik ver ve bizi Cehennem ateşinden koru derler.”
Yazıma Peygamber (S.A.V.) Efendimizin 2 hadisiyle son veriyorum.
Peygamber (S.A.V.) Efendimiz bir hadisi şerifinde şöyle buyuruyor; “Sizin hayırlınız dünyası için ahretini terk etmeyen, ahreti için de dünyasını terk etmeyendir. Belki her ikisi için çalışan ve başkalarına yük olmayandır.” Keşful Hafa C15 393
Hiç ölmeyeceğini zanneden biri gibi çalış, yarın ölecek biri gibi de tedbirli ol. Camiussakir 11 12 No120
Saygılarımla.