1400 yıllık İslam Medeniyeti boyunca yeryüzüne birçok İslam evliyası gelmiş, binlerce insanı bu yolda aydınlatmış ve mutlu yola ulaştırmıştır. Saymaya kalksak bu evliyaların isimlerini, bu alanımız sonuna kadar o yüce insanların isimleriyle dolar. Bizde bu yazımızda, bu evliyalardan biri olan İbrahim bin Ethem hazretlerinin hayatını size sunmak istedik.
İbrahim Bin Ethem, meşhur âlimlerinden ve evliyanın büyüklerindendir. Miladi 714'te (H.96) Belh
Şehrinde doğup, 779'da (H.162) Şam'da vefat etti. İsmi, İbrahim Bin Edhem Bin Mansûr, künyesi
Ebû İshâk'tır. Nesebi hazret-i Ömer'e dayanır. Fudayl Bin İyâd, İmrân Bin Mûsâ Bin Zeyd Râi ve
Şeyh Mansûr Selâmi'nin sohbetinde bulunup, Veysel Karânî hazretlerinin ruhaniyetinden istifade
etmiştir.
Bağdat, Şâm ve Hicaz'da meşhur oldu. Üç kıtanın âlimlerinin çoğundan ilim öğrendi. İmâm-ı A'zam
hazretlerinin sohbetleriyle olgunlaştı. Dinde fakih ve müctehid oldu. Rumlarla yapılan cihatlara
katıldı. Arap lisanını çok fesih konuşurdu.
Yahya bin Saîd el-Ensâri, Saîd bin Mezbân, Mukatil bin Süleyman ve Süfyân-ı Sevri'den, Sevri de kendisinden hadis-i şerif rivayetinde bulunmuştur. Evzâî, Şakîk-i. Belhî İbrahim bin Beşar kendisinden hadîs-i şerîf rivayetinde bulunmuşlardır. Nesâî, Dâre Kutnî, İmâm-ı Buhârî onun sika, güvenilir bir râvi olduğunu bildirmişlerdir. Buhârî "Edeb", Tirmizî "Taharet" kısmında kendisinden rivayette bulunmuşlardır.
Babası Edhem, Belh şehri padişahıydı. Kendisi Şehzâde olup, tahtta oturur, avlanmayı severdi. Her türlü imkâna sahip, her istediğini yer, her istediğini giyer, her emri hemen yapılırdı. Bir yola çıktığı zaman, kırk altın kalkanlı asker önünden, kırk altın gürzlü asker arkasından yürürdü. O bütün bunları terk etmiş ve Allahü teâlâya gönül vermiştir. Mübarek sözleri ve kerametleri dilden dile dolaşmış, muhabbeti hep gönüllerde yaşamıştır. Dünya sultanları unutulmuş, fakat O unutulmamıştır.
Tacını, tahtını bırakıp evliyadan olması şöyle olmuştur:
Bir gece tahtı üzerinde uyuya kalmıştı. Gece bir gürültü ile uyandı. Tavan sallanıyordu, seslendi: "Kim o?" Damdaki, "Tanıdık biriyim, devemi kaybettim onu arıyorum" dedi. İbrahim Edhem, "Hey şaşkın, ne diye damda arıyorsun? Damda deve mi olur?" deyince, damdaki zât, "Ey gafil, sen Allahü teâlâyı altın taht ve süslü elbiseler içinde arıyorsun. Damda deve aramak bundan daha mı acâyib?" dedi. Bu sözlerden sonra kalbi Allahü teâlânın aşkı ile yandı ve şimdiye kadar yaptığı bütün günahlara, hata ve kusurlara tövbe etti.
Başka bir rivayette: Bir gün sarayda umûmi bir ziyafet verildi. Devlet adamları yerlerini almış, hizmetçiler beklerken, gayet heybetli bir zat çıkageldi. Ne askerlerden ne hizmetçilerden hiçbir kimse ona, sen kimsin, burada ne işin var? Deme cesaretini bulamadı. Bu heybetli zata İbrahim Edhem sordu: "Ne istiyorsun?" O zat, "Bu handa konaklamak istiyorum." dedi. İbrahim Edhem; "Burası han değil, benim sarayımdır." diye cevap verdi. O zat, "O halde bu saray bundan evvel kimindi?" diye sorunca, İbrahim Edhem; "Pederimindi" dedi. Gelen zat; "Ondan evvel kimindi?" diye tekrar sordu. İbrahim Edhem; "Filân zâtın" dedi. O zat; "Ondan evvel kimindi?" diye sorduğunda, İbrahim Edhem; "Filân oğlu filanın!’’ cevabına, o zatın; "Bunlara ne oldu?" sualine de İbrahim Edhem; "Öldüler!" cevabını verdi. Gelen heybetli kimse; "Bu nasıl senin sarayın ki, biri gelmeden biri gitmede?" diyerek geldiği gibi geri çıktı. İbrâhim Edhem o zatın peşine düştü ve sordu; "Sen kimsin?" O zat da, "Ben Hızırım." dedi.
Bundan sonra İbrahim Edhem hazretlerinin derdi çoğaldı. Kalbindeki Allah aşkı fazlalaştı.
Başından geçen bir başka hâdise de şöyledir:
Bir gün atının hazırlanmasını istedi ve av köpeğini de yanına alıp ava çıktı. Karşısına bir hayvan
çıktı. Onu yakalamak için atını sürdü, gâibden; "Yâ İbrahim sen bunun için yaratılmadın ve bununla
emr olunmadın!" diyen bir ses, işitti. Durdu, sağına soluna baktı hiçbir kimseyi göremedi. "Allah
lanet etsin! Bu İblistir!" dedi. Atını tekrar sürdü. Biraz öncekinden daha kuvvetli ve daha açık; "Ey
İbrahim! Sen bunun için yaratılmadın ve bununla emir olunmadın!" dendi.
Durup, sağına soluna baktı, hiçbir kimseyi göremedi: "Allahü teâlâ lanet etsin! Bu İblistir!" dedi.
Atını tekrar sürdü ve aynı sözleri atının eyeri tarafından işitti ve durdu: "Âlemlerin Rabbinden bana
bir ikaz geldi. Allahü teâlâya yemin ederim ki bu günden sonra Allah'a isyan etmeyeceğim. Rabbim. Saygılarımla