Evet, saygıdeğer okurlarım, faiz dinimizce yasaklanmış olduğunu Allah Zülcelal hazretleri Kuran-ı Kerimin Alimran Suresi ayet 130’da şöyle buyurmaktadır” Ey iman edenler kat kat faiz yemeyin, Allaha karşı gelmekten sakının ki felah olasınız.
Evet, sayın okurlarım cahiliyet döneminde faizli borçlar vadesinde ödenmez ve borçlu sürenin uzatılmasını isterse, tefeci borcun miktarını arttırır. Böylece zamanla faiz ana parayı geçerdi. Ayet ise faizi mutlak olarak yasaklamıştır. Ve dinimizce yasaklanmış büyük günahlardandır. Onun azıda çoğu da haram kılınmıştır.
Ayrıca Allah-u Teala Kuran-ı Kerimin bakara suresi ayet 275’te şöyle buyurmaktadır; "Faiz yiyenler tıpkı şeytanın çarptığı kimsenin kalkışı gibi kalkarlar. Halbuki Allah alışverişi mübah faizi ise haram kılmıştır. Her kime rabbimden bir talimat gelir oda faizden vazgeçerse daha önce aldığı onun olur durumu da Allaha kalmıştır. Allah onu affeder kimde tekrar faize dönerse işte onlar cehennemliktir. Orada ebedi olarak kalacaklardır”
Evet, saygıdeğer okurlarım, miktarı ne olursa olsun faiz mutlak olarak yasaklanmıştır. Öncelikle de şunu ifade edelim ki bu ayeti kerimede İslam öncesi Araplar arasında var olan bir uygulamaya işaret edilmektedir. Şöyle ki müşrikler vadesinde ödenmeyen borca yüksek faizler tahakkuk ettirerek vadeyi uzatırlar böylece alınan borç kısa zamanda kat kat artardı.
Sayın okurlarım Türkçemizde de “tefecilik” deyimi ile de ifade edilen kat kat faiz yeme yasağını Müslümanların Uhud savaşındaki yenilgilerinden bahseden ayetlerde zikredilmesi düşündürücüdür ve bunun bir hikmeti olmalıdır. Başlangıçta galip durumda olan Müslümanların Uhud da yenilgiye uğramalarının en önemli sebebi bir kısım Müslümanların henüz zafer kesinleşmeden ganimet toplamaya başlamalarıdır. Dolayısıyla mala olan düşkünlükleri kazanmak üzere oldukları zaferi yenilgiye çeviren iştir.
Evet, kuşkusuz mal Allahın’dır. Ve bizlere emanet olarak verilmiştir. Bu sebeple malı kazanırken de, harcarken de Allahın rızasına uygun davranmamız gerekir. Esasen kıyamet gününde hesaba çekileceğimiz şeylerden biride malı nereden kazandığımız ve nereye harcadığımız hususudur. Müslüman olarak bizlerin hak edilmemiş bir kazanç olan faizden uzak durmamız gerekir. Bazı günahlar vardır zararı yalnızca o günahı işleyene olur. Faiz ise öyle değildir.
Evet, faizin sosyal ve ekonomik hayatta sebep olduğu pek çok zarar ve olumsuz sonuçları vardır. Her şeyden önce faiz, karşılığı olmayan bir kazançtır. İnsanların malları ve canları gibi dokunulmaz olduğundan bir başkasının malının karşılıksız olarak alınması çok büyük bir zulümdür.
Evet, tarihe baktığımızda anlaşılır ki insan toplumlarındaki bütün karşılıkların ihtilafların sebebi şu iki kelimedir. Birincisi sen çalış ben yiyeyim. İkincisi ise ben doyduktan sonra başkasının ne hali varsa görsün. İşte İslam birinci tutumu faizi haram kılarak ikinciyi zekatı farz kılarak ortadan kaldırır. Topluma huzur, barış, denge ve refah getirir.
Evet, faizi alanda verende psikolojik ve sinirsel yönden çok yıpranır. Faizle para verenin aklı fikri parasında kalır. Parasının dönmeme tehlikesini yaşar. Borçlu ise paranın aslını ödemese bile zorken, üstelik ağır bir faiz yükü ödeme angaryası sebebi ile yıpranır. İşte tansiyon ve kalp rahatsızlığı durumları ortaya çıkar. İktisat uzmanlarına göre kazanç yolları 4 olup bunlardan üçü üretken, dördüncüsü değildir. Evet, emek, sanat ve ticaret birde risk faktörü üretkendir. Zira faizde risk yoktur çünkü borç zarar tehlikesine maruz değildir. Çünkü geri dönmesi garantili sayılmaktadır. Evet, faiz kanallarından faizcilerin ellerinde toplanarak servet tekelleşmeye gider. Fakirlik, işsizlik artar işsizlerde de öfke artar ve böylece yağma sebebi ortaya çıkar.
Evet, kardeşin kardeşe yardımda bulunması derdi ile dertlenmesi kardeşliğin bir gereğidir. Müslüman olarak yalnızca faiz ve tefecilikten kaçınmakla dini ve insani görev ve sorumluluğumuzu yerine getirmiş olmalıyız. Saygılarımla.