Çok eski zamanlarda bir kul senelerce Cenabı Allah’tan zenginlik niyazı eylermiş. Allah Zülcelal Hazretleri de o zamanın Peygamberine vah yederek o kulunun duasını kabul buyurduğunu senelerdir arzu ettiği zenginliği gençlik çağında mı vereyim, yoksa ihtiyar çağında mı vereyim diye sormasını emir ferman buyurmuş. O Nebiyyi Zişan da derhal o kula Allah’ın emrini bildirdiğinde adamcağız da meseleyi bir kere de eşimle görüşüp ondan sonra bildireyim der.
Çünkü adam danışanların her türlü felaketten emin olacaklarını biliyordu. Hatırlarsınız bizim Türkçemizde de atasözümüz var. Danışan yol alır, danışmayan yolda kalır demezler mi?
Adam evine giderek eşine durumu anlatır. Hanımı ise Allah’u Teala Hazretlerinin bize lütfedeceği zenginliği gençlik çağlarında verirse Allah’ın emri doğrultusunda kullanacaklarını, fakat ihtiyarlıkta servetin hiçbir işe yaramayacağı görüşünü savunur. Adam ise hanımına şöyle izah eder. Genç iken fakir bile olsalar vücutları sağlam ve sıhhatte olduğundan çalışıp geçimini sağlayabileceklerini, ihtiyarlıkta ise güçlerinin kuvvetlerinin kalmayacağı ciheti ile zenginliğin asıl o zaman işlerine yarayacağını ve ömürlerinin rahat ve huzur içinde geçeceğini savunur.
Kadın ise ihtiyarlıkta olacak zenginliğin kendilerine hiçbir faydası olmayacağını, dizlerinde derman gözlerinde fer ve ağızlarında tat kalmayacağını kazanılan türlü nimetlere ancak uzaktan bakacaklarını yeseler dahi midelerinin hazmedemeyeceğini beyan ederek zenginliğin gençlikte verilmesinin daha faydalı olacağını savunur.
Adamcağız ise eşinin bu fikrini benimsemekten başka çıkar yol olmayacağını kabul ederek durumu o zamanın Peygamberine arz eder.
O zamanın Peygamberi de (Ey yerlerde ve göklerde olup bitenleri hakkıyla bilen, gizli ve aşikar kullarının ve bütün yarattıklarının hal ve ahvaline vakıf olan yüceler yücesi ulu Allah’ım. Lütuf ve inayetine mazhar olan o kulunun kalbinden geçen düşüncesine elbette vakıfsın ve alimsin. İhsan edeceğin zenginliği gençliklerinde bahşetmeni niyaz ve istiğfar ediyorlar)
Allah Zülcelal Hazretleri ise o nebisine vah yederek buyurdu ki (O kulum şimdi 28 yaşındadır. Ona 55 yaşına kadar istediği zenginliği vereceğim. 55 yaşından sonrasını da ya eski haline döner yani fakir olarak ömrünü tamamlar veya zenginliğine devam ettirerek ömrünü tamamlar) buyurmuştur.
O zenginlik isteyen adama Allah’ta öyle bir zenginlik ihsan ve inayet buyruldu ki misli menendi görülmüş değil. Fakat Allah Zülcelal Hazretlerinin vermiş olduğu bu varlık adamcağızı azdırıp da şımartmadı. Allah’ın vermiş olduğu nimetin kadrine şükrederek Allah’ın emir ve nehilerini bir fiil yerine getirerek sadaka ve zekatını daha fazlasıyla verdiği gibi, her türlü hayır ve hasenattan de asla geri kalmadı. İbadetlerini artırdığı gibi kendisine ihsan edilen nimetlere her an şükrünü fazlası ile eda ederek ibadetlerini hanımı ile beraber devam ediyordu.
Ama hakkın rızasına uygun olarak davrandıkça da kendisine verilen nimetler artıyor ve hergün biraz daha çoğalıyordu. Böylece kendisine verilen mühlet geçmesine rağmen serveti artıyordu ve hiç eksilmiyordu. Hatta devamlı rabbine şükrediyor, Allah’u Teala’nın rızasına ermeye, Cennetine girmeye ve cemalini görmeye gayretle çalışıyordu. Aradan çok yıllar geçmiş olmasına rağmen o zatın durumunda hiçbir değişiklik olmamıştı. İyice ihtiyarlığa yüz tuttuğu halde servet ve sıhhatinde hiçbir değişiklik olmadığı gibi, serveti artıyor vücut sıhhati de gayet güzeldi.
Adama verilen sürenin dolduğu gibi gerek malında gerekse sıhhatinde de hiçbir değişiklik yoktu. Tam bir teslimiyet içinde olan o şahıs o devrin Peygamberine giderek kendisi için bir lütfu ilahi olan zenginlik süresinin dolduğunu hatta aradan 15 yıl da geçtiği halde durumunda hiçbir değişikliğinin olmadığını arz etti.
O zamanın Nebiyyi Zişanı da Allah Zülcelal Hazretlerine acaba bu sırrı ve hikmetin sebebi nedir? Diye sordu. Ey Yüceler Yücesi Allah’ım. Senin hikmetinden sual sorulmaz. Sen ki bu kulun hakkında 55 yaşına kadar zenginliği devam ederek ondan sonra kendi durumuna göre değişeceğini belki de zenginliği sona erer fakirleşir buyurmuştun. Ama seneler geçti adamın durumunda hiçbir değişiklik olmadı deyip sebep ve hikmetini sorunca; Allah Zülcelal Hazretleri şöyle cevap verdi; (Ey benim Nebiyyi Muhteremim. O kuluma gençliğinde zenginlik verip 55 yaşından sonra eski hali olan alışageldiği fakirliğe döndürecektim. Şunu iyi bilin ki o kulum vermiş olduğum ihsanlarıma karşılık asla ve asla küfranı nimet etmediği gibi, bilakis kulluğunu ve şükrünü ziyadeleştirdi. Ey Nebiyyi Muhteremim. Celalım hakkı için ben de şükredenlere nimetimi artıracağıma söz vermiştim. Vermiş olduğum nimetlerimi inkar etmeyip şükredenlere ve benim emir ve nehilerime uygun hareket edip küfranı nimet etmeyip ve bana devamlı şükredenlere fakirleştirmek benim şanıma layık değildir. Bana şükrünü ziyadeleştirdikçe bende o kuluma nimetlerimi çok ziyade kılacağım. Aynı zamanda o kulumun dünyasını böyle mamur ettiğim gibi ahretini de mamur edip cennetimle ve cemalimle mesrur edeceğim.)
Bu hikayede ibret ve kıssadan hisse alınmasını niyaz ederken nimetlere şükür o nimetlerin devamını sağlar. Nimetlere şükretmemek ise o nimetlerin zevaline sebep olur. Saygılarımla.