Evet, saygıdeğer okurlarım. Allah-u Teala'nın emir ve yasaklarına uyalım ki, kabre vardığımızda pişman olmayalım. Allah Zülcelal Hazretleri Kuran-ı Kerim'in Alimran Suresi ayet 191'de şöyle buyurmaktadır; "Onlar ki, ayaktayken otururken, yanları üzerinde yatarak Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılış hikmetleri üzerinde tefekkür (düşünme) ederler ve şöyle derler, Ey Rabbimiz. Sen bunları boşuna yaratmadın. Sen her türlü noksandan münezzehsin. O halde sen bizi o ateş azabından koru."
Sahabelerden Abdullah İbn. Mesut Hazretlerine göre burada zikirden maksat namazdır. İnsanların kudretleri yettikçe ayakta yoksa oturarak o da olmazsa yattığı yerde namaz kılanlar demektir. Yani her ne durumda olurlarsa olsunlar namazı bırakmayanlar demektir. Bütün gökler ve yer yüzü Allah Zülcelal Hazretlerinin mülkü olduğu için bu alem kitabını okuyanlar ve gereği gibi amel edenler elbette Cenab-ı Allah'ın nimetinden müstefid (istifade eden, yararlanan) okurlar bunu yapmayanlar ise Allah'ın mülkünde bir nevi eşkıyalık ettikleri için akıbetleri çok elim bir azab olur. Ancak müspet ilimlerle uğraşanlar da alemden sürekli Allah Zülcelal Hazretlerinin varlığını müşahede ederek gerçek imana ererlerse kurtuluşa ererler. Aksi ise ne yazık ki hüsrandır. İşte gerçek imana erenler de şöyle derler; "Ey yüceler yücesi rabbimiz. Sen ki bütün bunları boş yere yaratmadın. Bütün bu mahlukat lisan-ı hal ile sürekli olarak seni tesbih etmektedir. Sen hikmetsiz bir şey halk etmekten münezzehsin. Sen bizi Cehennem azabından koru.
Evet, yine yüce rabbimiz Kuran-ı Kerim'in Alimran suresi ayet 192, 193 ve 194'te aynen şöyle buyurmaktadır; "Ey rabbimiz. Sen kimi Cehenneme koyarsan şüphesiz ki onu rezil etmişindir. Orada zalimlerin hiç bir yardımcıları da yoktur." "Ey Rabbimiz. Gerçekten biz rabbinize inanın, diye insanları imana çağıran davetçiyi işitip, hemen imana geldik. Ey rabbimiz. Bizim günahlarımı bağışla ve kusurlarımızı ört. Canlarımızı da iyilerle beraber al." "Ey Rabbimiz. Peygamberlerine vaad ettiklerini bize ver. Kıyamet gününde yüzümüzü kara çıkarma. Şüphe yok ki sen asla sözünden dönmezsin."
Evet, ibadetlerimizi emrolunduğu gibi yaparak, Ey rabbimiz, sen kimi Cehenneme koyarsan işte onu rüsvay etmiş olursun. Sen bizi böyle rüsvay olmaktan koru, muhafaza buyur. Yukarıdaki ayeti kerimelerdeki sözü edilen çağırıcıdan Murad, Peygamberimiz (S.A.V) Efendimiz ve Allah Zülcelal Hazretlerinin kitabı olan Kuran-ı Kerimdir. Bizler senin resulüne ve kitabın olan Kuran-ı Kerim'ine iman ederken, elbetteki geçmişteki bütün Peygamberlerine de ve o peygamberlerinin kitaplarına da inandık ve iman ettik. Sen şöyle buyurdun; "Alimran Suresi ayet 179'da Allah halil müminleri o bulunduğunuz karışık hal üzerine bırakmazdı. Sonunda murdarı temizden seçip ayıracaktı. Allah size gaybı bildirecek değildir. Fakat Allah Resullerinden kimi dilerse seçer, onun için Allah'a ve Peygamberlerine iman edin. Eğer iman eder ve günahlardan sakınırsanız, size de pek büyük mükafat vardır."
Evet, burada Ey Muhammed ümmeti, elbetteki Allah Zülcelal Hazretleri murdarı temizden ayıracak müslümanları kafir ve münafıklardan seçecektir. Nitekim seçti de fakat sizlere gaybı bildirecek değildi. Yani sizin hepinizi münafıkların kalplerinde onlara muttali kılacak değildi. Ama Allah-u Teala resullerinden dilediğine bunu bildirir. Nitekim Resulullah Efendimiz münafıkların hepsini biliyordu. İşte Uhud vesilesi ile münafıkların nifakları dışa vurmuş, kendileri bu dünyada rezil ve rüsvay edilmişlerdir. Elbetteki ahrette daha büyük bir rezillik bulacaklardır.
Evet, Allah-u Teala'nın lütfünden kendilerine bahşettiği şeylerden cimrilik edenler sakın onu kendilerine hayırlı sanmasınlar. Hayır o onlar için bir şerdir. Kıyamet gününde o esirgedikleri mallar, boyunlarına dolanacaktır. Kaldı ki göklerin ve yerin mirası hep Allah'ındır ve Allah her ne yaparsanız haberdardır. Evet, göklerin ve yerin mirası elbette Allah'ındır ve hepsi de onun mülküdür. Mahlukata verilen nasipler ise geçicidir. Hepsi yok olur. Şu halde mülk kendininmiş gibi davranmak cimrilik etmek büyük günahtır ve günahlarında en büyüklerindendir. Saygılarımla.