Evet, saygıdeğer okurlarım. İnsanın istek ve arzularının bir sınırı yoktur. Hz. Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimiz de insanların ihtiyarlayacağını ancak iki şeyin onunla genç kalacağını söylüyor. Bu iki şey ise birincisi Emel (istek, umma, arzu) ikincisi ise Hırs (bir şeyi şiddetle arzu etme, sonu gelmeyen istek, aç gözlülük).

Kimimiz makam, mevki, rütbe isterken, kimimiz de mal ve mülk isteriz. Kimimiz de Evlad-ı İyalinin çokluğunu isterken, kimisi de gücünün, işinin ve kazancının iyi olmasını ister. Kimimiz de uzun ömürlü olmayı isterken, sağlıklı olmayı, gezmeyi, sevilmeyi, saygı görmeyi ve taktir edilmeyi isteriz. Bunların hepsi de bu dünya hayatının bitmez tükenmez hırs, ihtiras, emel ve arzularıdır. Peygamberimiz (S.A.V) Efendimiz de bir hadisi şerifinde; "İnsanoğlu yaşlansa da ondan iki şey olan hırs ve haset geç kalır." Ahmet /// 115, 119

Diğer bir hadisinde ise; "İnsanoğlunun 2 vadi dolusu altını olsa, mutlaka bir 3.nü ister. Onun gözünü ancak toprak doyurur. Ancak tövbe edenlerin tövbesini Allah kabul eder." Buhari Rikak 10 Müslüm Zekat 116, 119 Tirmizi Menakıb 32

Şunu da Peygamberimiz (S.A.V.) Efendimiz bildirmiştir ki, hırs olumlu anlamda kullanıldığı ve iyilik peşinde koşan bir kimseye (Allah hırsını artırsın) diye dua etmiştir. Buhari Ezan 114 Ebu Davut Selat 100 Müsnet /39

Evet, hangi isteğimizin Allah katında daha hayırlı olduğunu bilmek istersen nefsinin isteklerine değil, Allah-u Teala'nın isteklerine bakacaksın. Evet, ey insanoğlu. Rabbin senden neleri istiyor diye düşünde doğru istikametini bul. Evvela kendi isteklerini değil de, Allah-u Teala'nın senden istediklerinin istikameti üzere yaşarsan, çok bereketli bir hayat sürüp rabbinin rızasını kazanırsın. Peki rabbimiz bizden ne istiyor diye sorarsan, ey Allah'ın kulu. Evvela kalbi selim ister. Evet, bizim bu dünyamızı mamur etmek için istediğimiz şeyler, o büyük ahrette fayda vermeyeceği gibi, o gün ne mal fayda verir ne de evlat. Ancak Allah'ın emirlerine ve nehilerine uyup, kalbi selim ile gelenler işte o gün fayda bulur. Evet, saygıdeğer okurlarım. Temiz bir kalp diye çevirdiğimiz kalbi selim, tamlanması şu manada yorumlanmıştır. Şirk ve şüpheden arınmış, inanç ve iman esaslarına samimiyetle inanmış, manen sağlıklı bütün kötülüklerden korunmuş, sünnete gönülden bağlı olup, Bid'attan (dinin aslından olmayan sünnete aykırı şeyler) uzak durun. Mal ve evlat sahibi olduğu için şımarmayın. Cehaletten ve bütün kötü huylardan arınmış bir kalptir. Evet, kalp bütün kötülüklerden ihtiras ve günahlardan temizlenip de arınırsa, aynı zamanda iyiyi kötüden ayırabilir ve böylece hakikatin de şaşmaz pusulası olur. Evet, kalpteki iman nuru hep canlı olup kalırsa pusula da hep doğruyu gösterir. Evet, kalbin iman nuru ile aydınlık kalması için de bir hata yapması halinde hemen tövbe istiğfar etmek, ilmi ile amel etmek Allah Zülcelal'ın verdiği rızka kanaat etmektir.  

Evet, bir müminin hayatında daima Allah-u Teala'ya layık kul olmak vardır. Kulluğunu en güzel biçimde ifa etmek vardır. Zira dünyaya geliş gayemizde bu değil midir? Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi hazretleri bu gerçeği unutup gaflete düşenlere şöyle söylemektedir; "Dünyada unutulmaması gereken bir şey var. Her şeyin unutsan da onu unutmasan korku yok. Fakat, her şeyi yerine getirsen onu unutsan hiç bir şey yapmamış olursun. Hani bir padişah seni belli bir iş için köye yollasa, sen de gitsen de o işten başka yüzlerce iş başarsan hangi iş için gittiysen onu yapmadın, başaramadın ya, hiç bir iş başarmamış sayılırsın. Şu halde insan dünyaya bir tek iş için gelmiştir. Maksat odur. Onu başaramadın mı hiç bir iş başarmamışsın demektir. Şöyle bir düşün ki bizleri kendisine kulluk için yaratıp dünyaya gönderen Allah Zülcelal Hazretleri kulluktan geri kalırsan neyi başarmış olursun? Evet sen isteklerini say dök ama niçin yaratıldığını unutma. Evet, Allah-u Teala'nın bizden istedikleri esasında hep bizim hayrımıza ve faydamıza olan şeyler değil mi? Bizi yaratan hiç bilmez mi? Bizim ihtiyaçlarımızı bize şah damarından daha yakın olan hiç bilmemezliği olur mu? Kalbinde olanın umutlarını korku ve dileklerini, evet, bize şefkat ve merhamet nazarıyla bakan hiç ister mi zarar görmemizi? O hep kulunun ebedi kurtuluşunu ve felahını ister de bizi ona çağırır. Evet, Allah Kuran-ı Kerim'in Maide suresinin sonunda şöyle buyurmaktadır; "Allah size herhangi bir güçlük çıkarmak istemez. Fakat o sizi tertemiz kılmak ve üzerinizdeki nimatini tamamlamak ister ki şükredesiniz."

Saygılarımla.