SES Adıyaman Şubesi Kadın Sekreteri Rengin Hüsniye Kılınç tarafından okunan açıklamada, devletin ihmalkâr politikalar içerisinde olduğu iddia edilerek, olayın takipçisi olunacağı vurgulandı.

"Yasımızla ve İsyanımızla Karşınızdayız"

Kılınç, konuşmasına yaşanan olayın acısını ve öfkesini dile getirerek başladı. Narin Güran’ın ölümünün yalnızca bir vaka olmadığını belirten Kılınç, iktidarın çocuk düşmanı politikalarının bu tür trajedilere zemin hazırladığını ifade etti. Ayrıca, devletin bu tür olaylarda gerekli tedbirleri zamanında almadığını belirterek şu ifadelere yer verdi:

"Narin’in ölümünü iktidarın çocuk düşmanı politikalarından ayrı görmüyoruz. Çocuğu koruyan güvencelerin uygulanmadığı, çocuk katillerinin cezasızlıkla korunduğu bu düzende, çocuklarımız güvende değil."

"Spekülasyonlar ve Geciken Adımlar"

Olayın ilk gününden bu yana takipçisi olduklarını belirten Kılınç, medyada yer alan spekülasyonlar ve dosyada gizlilik kararları gibi faktörlerin, faillerin korunmaya çalışıldığını düşündürdüğünü söyledi. Ayrıca, HTS kayıtlarının geç incelenmesi ve Narin’in cesedinin evine çok yakın bir bölgede bulunması gibi durumların süreci daha da karmaşık hale getirdiğini vurguladı.

"Çocuk Kayıpları Araştırılmıyor"

Açıklamada, Türkiye’de her gün ortalama 32 çocuğun kaybolduğunu, ancak bu çocukların akıbetinin yeterince araştırılmadığını belirten Kılınç, devletin çocukları koruma sorumluluğunu yerine getirmediğini iddia etti. TÜİK’in 8 yıldır kayıp çocuk verilerini paylaşmaması eleştirilerek, devletin bu ihmalkarlığıyla suç ortağı haline geldiği iddia edildi. Kılınç konuşmasına , "Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi, taraf devletlerin her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul eder. Türkiye Devleti, çocukların hakları ihlal edildiğinde değil, bu ihlaller yaşanmadan harekete geçmelidir." şeklinde devam etti.

"Önleyici Tedbirler Alınsaydı, Narin Yaşıyor Olurdu"

Kılınç, Narin Güran’ın bu şekilde hayatını kaybeden ilk çocuk olmadığını, daha önce de Müslime Yağal ve Leyla Akdemir gibi çocukların benzer trajediler yaşadığını belirtti. Eğer gerekli önleyici tedbirler alınsaydı, bugün Narin’in hayatta olabileceğini vurguladı.

"Mücadeleye Devam Edeceğiz"

Açıklamanın sonunda, Adıyaman Emek ve Demokrasi Platformu’nun çocuk haklarını savunmaya ve çocuk düşmanı politikalara karşı mücadeleye devam edeceği ifade edilerek, Narin’in faillerinin adalet önünde hesap vermeleri için sürecin takipçisi olunacağı vurgulandı. Kılınç, "Narin’in faillerinin tespit edilip hak ettikleri cezayı almaları için dosyanın takipçisi olacağımıza kamuoyunun önünde söz veriyoruz." ifadelerini kullandı.

Saadet Öğretmen Öğrencileriyle hayata tutunuyor Saadet Öğretmen Öğrencileriyle hayata tutunuyor

Adıyaman Emek ve Demokrasi Platformu, SES Adıyaman Şubesi Kadın Sekreteri Rengin Hüsniye Kılınç'ın basın açıklaması şöyle:

"21 Ağustos tarihinden bu yana kendisinden haber alınamayan 8 yaşındaki Narin Güran’ın cansız bedeninin bulunduğunu büyük bir üzüntü ve öfke ile öğrendik. Yine isyanımızla ve yasımızla karşınızdayız.

İlk günden beri takipçisi olduğumuz bu olay hakkında medyada oluşan spekülasyonlar, bunların önüne geçilmemesi, günler sonra ancak bir arabadan DNA örneği alınması ya da HTS kayıtlarının incelenmesi, birbirinden farklı ve çelişkili açıklamalar, dosyada alınan gizlilik kararı, yayın yasakları bu süreçte devlet içerisinde bazı güçlerin bilinçli olarak failleri korumaya dönük adımlar attığını bizlere göstermektedir. Nitekim Narin’in cesedinin çok uzun günler sonra evinin bu kadar yakınında bulunması bu durumu doğrular niteliktedir.

Bizler Emek ve Demokrasi Temsilcileri, Çocuk Hakları alanında çalışan kurum ve aktivistler olarak Narin’in ölümünü iktidarın çocuk düşmanı politikalarından ayrı görmüyoruz. İktidarın bu politikalarının faillere güç verdiğini biliyoruz. Çocuğu koruyan güvencelerin uygulanmadığı, çocuk katillerinin cezasızlık ile korunduğu, çocuğa karşı şiddeti önleyici çalışmaların yapılmadığı, çocuk alanındaki kazanımların ortadan kaldırıldığı bu çocuk düşmanı düzende tek bir çocuğu daha kaybetmek istemiyoruz.

Türkiye’de her gün ortalama 32 çocuk kaybolmakta ancak bu çocukların akıbetleri araştırılmamaktadır. TÜİK son 8 yıldır kayıp çocuk verilerini dahi paylaşmayarak bu şekilde veri açıklama yükümlülüğünü yerine getirmemekte, sorumluluktan kaçmakta ve bu ölümlerin faili haline gelmektedir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi taraf devletlerin her çocuğun temel yaşama hakkına sahip olduğunu kabul eder. Taraf Devletler çocuğun hayatta kalması ve gelişmesi için mümkün olan azami çalışmayı göstermek zorundadırlar. Çocuğu koruma çalışmalarının çocukların hakları ihlal edildiği zaman değil bu ihlaller yaşanmadan yapılması gerekmektedir. Maalesef Türkiye Devleti ancak çocukların hakları ihlal edildiğinde, çocuklar kaybolduğunda veya çocuklar yaşamlarını yitirdiğinde yükselen baskı karşısında yalnızca anlık, işlevsel olmayan ve geçici tepki geliştirmektedir.

Narin Güran’ın bu şekilde hayattan koparılan ilk çocuk olmadığını belirtmek istiyoruz. Müslime Yağal, Leyla Akdemir ve daha nicelerinin arkasında benzer hikayelerin olduğunu biliyoruz. Bu çocukların öldürülmesinden sonra gerekli önleyici ve koruyucu önlemler alınmış olsaydı bugün Narin yaşıyor olacaktı.

Bizler çocuklar için yaşanılabilir ve güvenli bir dünya kurmak için iktidarın çocuk düşmanı, çocuğu hayattan koparan politikalarına karşı mücadeleye devam edeceğimize ve Narin’in faillerinin tespit edilip hak ettikleri cezayı almaları için dosyanın takipçisi olacağımıza kamuoyunun önünde söz veriyoruz."

Kaynak : PHA

Kaynak: rss