Dünyada ve ülkemizde en yaygın görülen hastalıklardan biri olan migren, genellikle başın bir yarısında gelişen şiddetli ve zonklayıcı tipte baş ağrısı olarak tanımlanıyor. Hayat kalitesini ciddi boyutlarda düşürebilen ve Türkiye’de yaklaşık 13 milyon kişiyi etkileyen migren hava değişiminden etkilenen bir hastalık. Acıbadem Fulya Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi, kış aylarında hava basıncındaki değişikliklerin ve ani hava soğumalarının migren ataklarını tetikleyebildiğine dikkat çekerek “Ayrıca kış aylarında gün ışığının azalması melatonin ve serotonin seviyesini etkilerken, hareket azalıyor, daha az su içiliyor ve açık havada geçirilen zaman azalıyor. Tüm bu etkenler de atakların daha sık görülmesine yol açıyor. Rüzgarlı ve fırtınalı hava ile nemin azalması da yine atak sıklığını arttıran etkenlerden. Genel olarak tetikleyicilerin hücresel düzeyde oksidatif stresi arttırarak migreni tetiklediği düşünülüyor” diyor. Kış koşullarının migren hastaları için daha stresli günler ve daha sık ataklar anlamına geldiğini belirten Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi “Kış aylarında açık havada yürüyüş yapmak, kapalı ortamlarda havanın çok kuru olmamasına dikkat etmek, bol sıvı tüketmek ve hareket düzeyimizi arttırmak atak sıklığını azaltacaktır” diyor.
Ataklar saatler, hatta günlerce sürebiliyor!
Baş ağrısına neden olabilecek ve hayatı tehdit edebilen enfeksiyon, tümör, kanama gibi nedenlerin olmadığı, baş ağrısının bizzat hastalığın kendisi olduğu duruma “primer” baş ağrısı deniliyor. Migren de gerilim tipi baş ağrısından sonra en sık görülen “primer” baş ağrısı hastalığı olarak karşımıza çıkıyor. Başın bir tarafında, zonklayıcı ve şiddetli baş ağrısı şeklinde görülen migren atakları 4 saat ila 3 gün kadar sürebiliyor. Baş ağrısına bulantı, kusma, ışık ve ses hassasiyeti eşlik edebiliyor. Ataklardan önce “aura” adı verilen görsel ve duyusal belirtiler gözlemlenebiliyor.
Ülkemizde yaklaşık 13 milyon kişi migren hastası!
Özellikle 20-50 yaş arasındaki bireylerde daha sık ortaya çıkan migren, yaşattığı zorluklar nedeniyle okul, çalışma ve sosyal yaşamda ciddi sorunlara yol açabiliyor. Ülkemizde yaklaşık 13 milyon kişiye tanı konulduğundan hareketle migren hastalığının toplumda yüzde 16,4 oranında görüldüğü söylenebiliyor. Gerçekte bu oranın daha yüksek olduğu, ancak hastaların bir bölümünün hasta olduklarını fark etmedikleri varsayılıyor.
Görülme yaşı düşüyor, hastalar artıyor
Son yıllarda dünyada ve ülkemizde migren görülme yaşının düştüğüne ve görülme sıklığının arttığına dikkat çeken Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi “Kesin yıllık tanı oranları açıklanmamış olsa da her yıl yüz binlerce kişinin migren tanısı aldığı tahmin ediliyor. Migrenin görülme yaşı konusunda düşüş ve vaka artışı, artan dijitalleşme, stres ve çevresel faktörlerle ilişkilendiriliyor. Migren hastalarının yüzde 90’ı stres ve düzensiz uyku gibi faktörlerin atağı tetiklediğini ifade ediyor. Oysa migren tedavi edilebilir bir hastalıktır, ancak hastalığın kronikleşmemesi için uzmana başvurmak çok önemlidir” diyor.
Açlık, susuzluk, uykusuzluk gibi durumlar tetikliyor
Migren ataklarını tetikleyen faktörler kişiden kişiye değişmekle birlikte en sık görülen migren tetikleyiciler “Açlık ya da öğün atlamak, uykusuzluk ya da tam tersine rutin süreden fazla uyumak, duygusal stres, yorgunluk adet dönemlerinde hormonlar, doğum kontrol hapları, kırmızı şarap ve bira gibi mayalı içecekler, kafein alımının artması, monosodyum glutamat içeren gıdalar, yapay tatlandırıcılar, badana boya kokuları, bazı parfümler, hava basıncında değişiklikler, ani rakım değişiklikleri, lodos, yeterince su içmemek” olarak sıralanıyor. Tetikleyicilerin bir arada daha güçlü olduğunu vurgulayan Nöroloji Uzmanı Dr. Beyza Çitçi “Birkaç tetikleyici bir araya gelince şiddetli bir migren atağı gelişiyor. Örneğin lodos var ve o gün aç kaldınız ya da uykusuzdunuz veya o gün az su içtiniz gibi. Bu nedenle atak sıklığını azaltmak için tetikleyicileri bilmek ve dikkat etmek gerekiyor" sözleriyle uyarıda bulunuyor.
Besni Güncel Haber Merkezi