Diyetisyen Öykü Kaçar, yapılan son araştırmalarda, insan vücudunun hücre sayısından daha fazla mikroorganizma barındırdığını kaydederek, bu minik canlılar topluluğuna ’’mikrobiyota’’ denildiğini söyledi. Özellikle bağırsaklarda yaşayan bu mikroorganizmaların, sindirimden bağışıklık sistemine kadar birçok vücut fonksiyonunda önemli rol oynadığını aktaran Kaçar, mikrobiyotanın obezite ile de yakından ilişkili olduğunun belirlendiğini ifade etti.

İslahiye'de okul servisleri denetlendi İslahiye'de okul servisleri denetlendi

Kaçar, obez bireylerin bağırsaklarında, zayıf bireylere göre farklı bir mikrobiyal yapı olduğunun gözlemlendiğini anlatarak, şu ifadelere yer verdi:

’’Bu farklılık, sadece bakteri türlerinde değil, aynı zamanda bu bakterilerin sayılarında ve ürettikleri metabolitlerde de görülür. Obez bireylerde, yüksek enerjili besinleri daha etkili bir şekilde enerjiye dönüştüren bakteriler daha fazla bulunmaktadır. Bu durum, vücudun çok fazla kalori emmesine ve yağ olarak depolamasına neden olur.’’

Mikrobiyota ve obezite arasındaki ilişkinin karmaşıklığına da değinen Kaçar, "Mikrobiyota ve obezite arasındaki ilişki, karmaşık bir döngüdür. Beslenme alışkanlıkları mikrobiyotayı etkilerken, mikrobiyota da beslenme tercihlerini şekillendirebilir. Örneğin, belirli bir bakteri türünün çoğalması, bireyi daha tatlı veya yağlı yiyeceklere yöneltebilir. Genetik faktörler de mikrobiyota ve obezite arasındaki ilişkiyi etkiler. Bazı kişilerin genetik yapısı, belirli bakteri türlerinin çoğalmasına veya azalmasına daha yatkın olabilir. Bu durum, obezite riskini artırabilir. Antibiyotik kullanımı, çevre kirliliği, stres gibi çevresel faktörler de mikrobiyotayı olumsuz etkileyerek obezite riskini artırabilir. Örneğin, çeşitlilik açısından zengin bir diyetle beslenen bireylerin bağırsaklarında, daha fazla sayıda ve çeşitlilikte bakteri türü bulunur. Bu durum, obezite riskini azaltıcı bir etkiye sahiptir. Tersine, tekdüze ve işlenmiş gıdalardan zengin bir beslenme, bağırsak mikrobiyotasının çeşitliliğini azaltarak obezite riskini artırır" dedi.

Obez bireylerde, Firmicutes filumuna ait bakterilerin oranı genellikle daha yüksekken, Bacteroidetes filumuna ait bakterilerin oranı daha düşük olduğunu aktaran Kaçar, "Firmicutes, enerji elde etme konusunda daha verimli olan bakterileri içerirken, Bacteroidetes, enerji alımını düzenleyen bakterileri içerir. Probiyotikler, prebiyotikler ve fekal mikrobiyota nakli gibi yöntemler, mikrobiyotayı hedef alarak obezite tedavisinde umut vaat ediyor. Her bireyin mikrobiyotası farklı olduğundan, gelecekte obezite tedavisinde kişiselleştirilmiş yaklaşımlar ön plana çıkabilir" ifadelerini kullandı.

Kaçar, işlenmiş gıdalarla beslenen ve hareketsiz bir yaşam süren kişilerde, zararlı bakteri türlerinin çoğalması ve yararlı bakteri türlerinin azalmasıyla birlikte, obezite riskinin artığını ifade ederek, sağlıklı bir yaşam için, sadece beslenme ve egzersize değil, aynı zamanda bağırsak sağlığına da özen gösterilmesi gerektiğini söyledi.

Kaynak: iha