- "Ülkemizin dijital beceri açığının kapatılmasında önemli rol oynayacağına inandığımız programların sayısını, kalite standartlarını düşürmeden önümüzdeki yıllarda artırmaya devam edeceğiz. Buna karşılık istihdama duyarlı olmayan programların tasfiyesini de sürdüreceğiz"

DİYARBAKIR (AA) - Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, Türkiye'nin dijital beceri açığının kapatılmasında önemli rol oynayacağına inandıkları programların sayısını, kalite standartlarını düşürmeden artırmaya devam edeceklerini, istihdama duyarlı olmayan programların tasfiyesini de sürdüreceklerini söyledi.

Özvar, Dicle Üniversitesi (DÜ) 15 Temmuz Kültür ve Kongre Merkezinde düzenlenen "2030'a Doğru Yükseköğretim Vizyonu Toplantısı"nın açılışında, yükseköğretimin 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren sınırlı bir kesime hitap etmekten kurtulup geniş kesimlere ulaşmaya başladığını söyledi.

Yükseköğretimin küreselleşmenin etkilerini hissettiğini ve küreselleşme üzerinde etkili bir unsur haline geldiğini anlatan Özvar, günümüzde yaklaşık 250 milyon öğrencinin yükseköğretime devam ettiğini, bu sayının 2030'da 380 milyona, 2040'ta ise 600 milyona ulaşacağının öngörüldüğünü bildirdi.

Başka bir ülkede eğitim gören öğrenci sayısının 1975'te yaklaşık 800 bin iken, 2022 yılında 6,3 milyona ulaştığını, 2025 yılında da 8 milyona çıkmasının öngörüldüğünü aktaran Özvar, "Yükseköğretimin kitleselleşmesi ve küreselleşmesi, beraberinde bu sektörde yaşanan zorlukların ve sınamaların toplumun sınırlı bir kesimini etkilemekten çıkıp bütün bir ülkeyi hatta daha geniş coğrafyaları tesiri altına alacak mahiyet kazanmaya başlamıştır. Bu nedenle yükseköğretimin sadece halihazırdaki durumunu değil yakın gelecekte alabileceği şekilleri bugünden ele almak önemlidir." diye konuştu.

Dünyada eğitim anlayışının birçok etkene bağlı olarak yeniden şekillendiğini ifade eden Özvar, dünya genelinde yükseköğretime ulaşmanın ekonomik maliyetlerinin yükselmeye devam etmesinin hükümetlerin mali ve sosyal politikalarını olumsuz şekilde etkilediğini ve insanlar arasında ekonomik eşitsizliklerin artmasına neden olduğuna dikkati çekti.

Ülkede öğrencilerin devlet üniversitelerinde parasız okumasının, devletin en önemli eğitim politikalarından birini teşkil ettiğini belirten Özvar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

Siirt'in "sera köyü"nde muhtarından imamına herkes toprağın bereketinden yararlanıyor Siirt'in "sera köyü"nde muhtarından imamına herkes toprağın bereketinden yararlanıyor

"Vakıf üniversitelerinin başarılı öğrencilere yüzde 100 burs tanıması bu bakımdan takdire şayan bir hizmet olmakla birlikte ekonomik zorlukların yaşandığı bu dönemde paralı okumak zorunda olan gençlerin üniversite öğretimine erişecek seviyelerde ücret politikalarını belirlemeleri gözardı edilemez bir duruma ve seviyeye ulaşmıştır. Bu bakımdan vakıf üniversitelerimiz de eğitime yönelik öğrenim ücretlerini dikkatli bir şekilde değerlendirmeleri, gözden geçirmeleri, bugünü kurtarmak yerine yarını sigorta altına alacak şekilde politika belirlemeleri ülkemiz açısından önemlidir. Ara sınıflara daha önce öngörülemeyecek düzeyde getirilebilecek zamlar uluslararası öğrenci hareketliliğine önemli darbe vuracaktır. Öğrencilerin lisans öğrenimi esnasında öğrenim ücretlerinin öngörülebilir maliyeti önlerinde görmesi lazım. Uluslararası öğrencilerin her yıl sürpriz öğrenim ücretleriyle karşı karşıya kalması Sayın Cumhurbaşkanı'mızın yüksek öğretim için ortaya koyduğu stratejiye ve hedeflere ulaşmamıza mani olabilir."

- "Küresel rekabette ön sıralara tırmanmak da zorlu bir konu haline gelmiştir"

Salgınla birlikte eğitim teknolojilerinin üniversitelerin gündeminde daimi bir yer bulmaya, teknolojik yeniliklerle dijital öğrenmenin mahiyetinin de değişmeye başladığını kaydeden Özvar, çevrim içi eğitim platformlarının yükselişi, yapay zeka destekli kişiselleştirilmiş öğrenme, sanal ve artırılmış gerçeklik uygulamalarının kısa zamanda ana gündemleri haline geldiğini dile getirdi.

Genişleyen internet altyapısı sayesinde, nispeten daha az gelişmiş bölgelerde eğitime erişim imkanı artmış olmakla birlikte çevrim içi öğrenme araçlarına eşit erişim sağlama konusunda yaşanan zorlukların unutulmaması gerektiğini belirten Özvar, yeni eğitim teknolojileri ile geleneksel, alışıldık eğitimin dengelenmesi, dengeli bir süreç içinde bu iki öğrenim kanalının yürütülmesinin herkesin önünde önemli bir sınama olarak durduğunu bildirdi.

Kalite güvencesi ve küreselde rekabet edebilirliğin önümüzdeki yıllarda karşı karşıya kalacakları önemli sınama alanlarından birini oluşturacağını ifade eden Özvar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Öğretim kapasitesinin ve yükseköğretim programlarının genişlemesi, verilere de yansıdığı şekilde üniversitelere erişimi artırmış, ülkenin dört bir yanında yükseköğretim kurumları genç nüfusun bilim ve teknoloji ile buluşmasını sağlamıştır. Bu kapasitenin genişlemesi, bazı kesimlerde eğitim kalitesiyle ilgili endişelerin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Kapasite ile toplumda kaliteye dair aynı ölçüde yükselme beklentisinin karşılanması sadece YÖK ve Yükseköğretim Kalite Kurulu (YÖKAK) değil, bütün üniversite bileşenlerinin temel gündem maddelerinden biri olmalıdır. Küresel ölçekte bilim ve teknoloji yarışı büyümüş, ülkeler arası rekabet artmıştır. Buna bağlı olarak küresel rekabette ön sıralara tırmanmak da zorlu bir konu haline gelmiştir. Türk üniversitelerinin uluslararası akreditasyon standartlarını karşılamada ve küresel üniversite sıralamalarında üst sıralarda yer almada ciddi ve başarılı bir sınav verdiğini bugün uluslararası çevreler de hakkını teslim etmektedir. Bununla birlikte üniversiteler olarak mevcut durumla yetinmemiz mümkün değildir."

Türkiye'de doğum oranlarının son yıllarda hızla düştüğünü, bunun genç nüfusta azalma yaşanmasına neden olacağını kaydeden Özvar, Türkiye'nin genç nüfus oranında yaşanan azalmanın, gelecekte üniversiteye olan erişim talebinde ve kayıtlarda düşüşe yol açabileceğine dikkati çekti.

Bu daralmanın, özellikle finansal kırılganlık içinde olan ve bugünden kalite standartları, önlemlerini almayan üniversiteler için sürdürülebilirlik sorunlarının ortaya çıkarabileceğine değinen Özvar, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Nüfusa bağlı olarak azalabilecek erişim talebine yönelik olarak üniversitelerimizin ve ilgili devlet birimlerinin gündeminde uluslararası öğrenci hareketliliğinden daha fazla pay almak olmalıdır. Bugünden öğrenim ücretleri, sağlık, kaliteli eğitim, barınma ve güvenlik gibi bu hareketliliği doğrudan etkileyen hususlarda hep birlikte önlemler geliştirmek mecburiyetindeyiz. Bu hususu dikkatle kaydetmenizi rica ederim. Demografik değişim konusu içinde şüphesiz göç, geçici barınma ve korunma içinde olan nüfusu da değerlendirmek gerekmektedir. Türkiye düzensiz göç ile kanunlar ve insan hakları çerçevesinde uğraşmaktadır. Bununla birlikte Türkiye geçici koruma altındaki insanlara eğitimden yararlanma hakkı vermektedir. Yükseköğretim perspektifimiz toplumumuzun adalet ve vicdan hissini tatmin edecek şekilde ilgili öğrencilerin yükseköğretime entegrasyonunu ve alacakları eğitimin kalitesinin korunmasını öncelemektedir."

- "İstihdama duyarlı olmayan programları tasfiye edeceğiz"

Son yıllarda hızlı teknolojik değişimin, otomasyon ve yapay zekaya dayalı yeni çözümlerin geleneksel bazı meslekleri saf dışı bırakmaya başladığını vurgulayan Özvar, bu değişimin mezunları başka becerilerin kazanılmasına zorladığını, bütün eğitim kurumlarını, iş gücü piyasasındaki değişen beceri beklentileriyle uyum sağlamaya sevk ettiğini aktardı.

YÖK'ün eğitim ve sektör ihtiyaçları arasında çıkabilecek uyumsuzluğa karşı hızla hareket geçerek geçen yıllardan itibaren aldığı önlemleri hayata geçirmeye başladığını dile getiren Özvar, şöyle dedi:

"Bu önlemlerin başında, yeni ortaya çıkan ve ihtiyaç duyulan yetkinliklerin öğrencilerimize kazandırılması amacıyla üniversitelerimizi ön lisans, lisans ve lisansüstü program müfredatlarını sektör temsilcileriyle istişare halinde güncellenmeleri yönünde teşvik etmek ve yönlendirmek bulunmaktadır. Bunun yanında iş gücü piyasalarında istihdamı kolaylaştıracak olan üniversitelerimizce staj ve iş yeri uygulama imkan ve sürelerinin genişletilmesine ve çeşitlendirilmesine destek verilmesidir. Organize sanayi bölgelerinde meslek yüksekokulu uygulamaları bu bakımdan güzel birer örnektir. Sektörün beklentilerini karşılamak üzere tematik meslek yüksekokullarının desteklenmesi, yeni becerilerin kazandırılması için uygulamaya alınan bir başka model olmuştur."

İlki Ankara'da gerçekleştirilen 2030'a Doğru Yükseköğretim Vizyonu Toplantısı'nın ikincisinin Diyarbakır'da yapıldığını bildiren Özvar, toplantının 3 ayrı bölgede 3 üniversitede daha yapılacağını, oluşturulan platformda herkesin açık, samimi ve yapıcı bir ortamda Türk yükseköğretiminin hedef ve stratejilerine dair fikirlerini dile getirebileceğini anlattı.

Yazılım ve yapay zeka tabanlı mesleklerin en fazla talep edilen kariyer programları olduğunu dile getiren Özvar, "Bu sene 17 yeni ön lisans ve lisans programı 20 üniversitemizde 70'i aşkın sayıda açıldı. Tam doluluk oranı ile bu yıl bu programlar hizmete alındı. Ülkemizin dijital beceri açığının kapatılmasında önemli rol oynayacağına inandığımız bu programların sayısını, kalite standartlarını düşürmeden önümüzdeki yıllarda artırmaya devam edeceğiz. Buna karşılık istihdama duyarlı olmayan programların tasfiyesini de sürdüreceğiz." ifadelerini kullandı.

Özvar, Türkiye genelinde bütün üniversitelerden 263 bin öğrencinin katılımıyla bir değerlendirme anketi gerçekleştirdiklerini, anketin veri değerlendirme sürecinin devam ettiğini sözlerine ekledi.

Daha sonra toplantıda, üniversitelerin 2030 vizyonuna ilişkin sunumlar gerçekleştirildi.

Programa, 37 üniversitenin rektörleri, rektör yardımcıları YÖK üyeleri katıldı.

Kaynak: aa