Halk TV'de gazeteciler Kürşad Oğuz, İsmail Saymaz ve İbrahim Kahveci ile "Rota" programında gündemi değerlendiren Babacan, yönetimde ehliyet ve liyakat vurgusu yaptı. Babacan, “Ekonomide bir dönem başarılı olduysak, evet Ali Babacan koordinasyonu yapıyordu ama ben her birimin başına sağlam, güvenilir insanlar koydum. Güvenmediğim tek kişiyi koymadım. Sayın Erdoğan'dan gelen isimlerin bir kısmı çürük çıkardı. Ben onları görevlendirilmezdim” ifadelerini kullandı.

“Sorunlar büyük doğru ama çözülmesi de bir o kadar kolay”

Babacan, ekonomiyi yönettiği dönemde Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı kadrolarına ehliyet ve liyakata göre atamalar ve terfiler yaptığına dikkat çekerek, bu atama ve terfiler sayesinde ekonomide başarılı olunduğunu dile getirdi. Babacan, “Sorunlar büyük doğru ama çözülmesi de bir o kadar kolay inanın. Bir ayda bütün ekonomi kurumlarının yönetimini ben değiştiririm. 10 sağlam yöneticiyi koyun, deyin ki 'Arkadaş kimsenin gözünün yaşına bakmayacaksın, işi en iyi kim yaparsa onu görevlendireceksiniz, alt kadronuzu da kurun, iyi bir koordinasyon… Türkiye hemen ayağa kalkar” dedi.

“Devlet kadrolarında ciddi bir kalite düşüşü var, işler onun için yürümüyor”

“Yeni sistemde bakan bir bakıyor yanına bakan yardımcısı gelmiş, bir bakıyor altına bir genel müdür gelmiş. Şu an bakanların ekipleri tek imzayla, Cumhurbaşkanı imzasıyla kuruluyor. Bakanlar belki konuşuyorlardır ama durdurma yetkileri yok. Biz onu yapıyorduk. Mesela en son bir örnek, artık benim üç dönem doluyor ya... 2015'te. Kamu bankalarının genel kurul tarihleri olur biliyorsunuz. İsimler geldi baktım çok yanlış isimler yani... Gittim Sayın Erdoğan'a ‘Ben bunların hiçbirisini yapamam, tek tek araştırdım bunları’ dedim. Ama arkadaşlar iyi diyor… ‘Ama kendim araştırdım bu isimler bu işi yapabilecek, ehliyette dürüstlükte insanlar değil’ dedim, yapmadım hiçbirini. Bahsettiğim yıl 2015. Ondan sonra zaten devlet kadrolarında çok ciddi bir kalite düşüşü meydana geldi. Yani hem işi bilme konusunda hem de kalite konusunda çok düşüş oldu. Onun için yürümüyor. Onun için olmuyor zaten.”

“Türkiye’de baskılar hep darbe ve muhtıralarla oldu; şu an ise seçilmiş iktidar eliyle baskı var”

“Aslında Türkiye'de dönem dönem baskı iklimi hakim olmuştur. Dönem dönem özgürlükler sınırlanmıştır. Fakat bu özgürlüklerin sınırlandığı dönemler genelde askeri darbelerin olduğu, muhtıraların verildiği dönemlerdir. Yani demokrasi dışı aktörlerin demokrasiye müdahaleleriyle gelen baskı iklimidir. Ve askeri darbeler de hep gelip geçici olarak görülür. Darbeyi yapan askerler der ki ‘Tamam biz en kısa zamanda demokrasiye geçeceğiz merak etmeyin’ der. İnsanlar biraz sabreder nasılsa bu geçici diye. İşte bir geçiş planı olur. İki sene, üç sene, dört sene etse sonunda tekrar demokrasiye dönülür. Fakat şu andaki baskı iklimi seçilmiş bir iktidar eliyle Türkiye'ye yerleştirilmiş durumda. Ve gittikçe de yoğunlaşıyor. Soru zaten bu umutsuzluk, bu iş nasıl düzelecek, bu girdaptan nasıl çıkacağız sorusunun gittikçe yoğunlaşması. Ve insanlardaki umutsuzluğun artmasının en önemli sebebi o.”

“Tüm dünyada ‘Ne olacak bu demokrasinin hali toplantıları’ yapılıyor”

Demokrasinin tüm dünyada sandıktan ibaret bir mekanizma olarak görülmeye başlandığının altını çizen Babacan, sorunun Türkiye’den ibaret olmadığını belirterek “Dolayısıyla şu anda böylesine bir dönemdeyiz. Sadece Türkiye'de değil dünyada bu yaygınlaşıyor. Ben de bunun tartışıldığı, konuşulduğu pek çok uluslararası toplantıya gidiyorum, geliyorum. Daha iki ay önce İsviçre'de bir toplantıdaydım. Önümüzdeki hafta Berlin'de bir toplantıya, fiziksel olarak katılamıyorum, online katılacağım. ‘Ne olacak bu demokrasinin hali toplantıları’ bunlar. Demokrat kimlikli insanlar, zamanında demokrasiye gönül vermiş, çok iyi katkıda bulunmuş insanlar bu demokrasi karşıtı, rüzgara karşıtı dünyada ne yapabiliriz, bunu nasıl aşarız? Bunun şu anda çok yoğun bir beyin fırtınası var" diye konuştu.

“İş dünyası, ‘Kardeşim sen işine bak’ denilecek steril bir ortamda iş yapmaz”

Demokrasi ve ifade özgürlüğü eksikliğinin ekonomiyi doğrudan etkilediğini vurgulayan Babacan, TÜSİAD’a desteğini yineledi. Babacan, “Dertli olan benim derdim var diye haykıracak ki o derdine çözüm için hükümet çalışmaya başlasın. Ülkedeki hukuk ve adaletle ilgili sorunlar, ülkedeki dış politika ile ilgili zikzaklar, iş dünyasını çok etkiliyor. Yani iş dünyası sadece ‘Kardeşim sen işine bak’ denilecek bir steril ortamda iş yapmıyor ki. Ülkede hukuki güvenlik yoksa, insanlar makro ekonomik koşullar açısından önünü göremiyorsa, ticaret yaptığı ülkelerle ilişkiler bir düzelip bir bozuluyorsa, onların işini etkiliyor. Şimdi her ülke büyük bir gemi gibidir. Ve iş dünyası o gemide işini yapar. Gemi sağlam olacak ki insanlar sağlam geminin içinde sağlam bir şekilde işlerini yürüsünler. Ama gemi batıyorsa, gemide sıkıntı varsa, hiçbir şirket geleceğe doğru ümitle bakamaz” dedi.

“İhracaat zamanında 38 milyar dolardan 132 milyar dolara çıktıysa sadece ekonomi politikalarıyla olmadı”

“Türkiye'ye ancak daha iyi bir hukuk sistemiyle yatırım gelir. Daha iyi bir hukuki güvenlikle üretim olur. İnsanlar şeffaf bir ortamda daha fazla ihracat yapar. Yoksa zamanında 36 milyar dolarlık ihracat 132 milyar dolara çıktıysa, bu sadece ekonomi politikalarıyla olmadı ki. Aynı yıllarda Türkiye Avrupa Birliği sürecinde ilerliyordu. Aynı yıllarda biz arka arkaya yargı reform paketleri geçiriyorduk Meclis’ten. Anayasa değişiklikleri yapıyorduk. Anayasa’daki gayri demokratik maddeleri çıkarıp, yerine Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi standardına maddeler koyuyorduk. O genel ortam, Türkiye'nin Avrupa Birliği sürecinde daha öngörülebilir bir ülke olması, daha demokratik bir ülke olması, hukukun üstünlüğü endeksinde basamak basamak yükselmesi, Türkiye'de yatırımlarının önünü açtı, üretimi artırdı, ihracatı katlıya katlıya artırdı.”

“Madem Sayın Erdoğan enflasyonu tek haneye düşürdü, tekrar yapsın tüm yetki elinde”

Enflasyonun güçlü ve bağımsız ekonomi kurumlarıyla düşebileceğini kaydeden Babacan, “Madem enflasyonu tek haneye Sayın Erdoğan zamanında düşürdü, tekrar yapsın, bütün yetki elinde. O zaman bütün yetki elinde değildi ki. Bağımsız Merkez Bankası vardı. Ben imza atmadım mı hiçbir şey olmuyordu. Bakanlar Kurulu kararlarını biliyorsunuz. Bir tane bakan imza atmazsa yürümezdi, olmazdı yani. Yanlışları önleme imkanımız vardı. Şu anda tamamen yetki kendisinin. Zaten 2018 seçimlerinde hatırlayın, ‘Bana yetkiyi verin’ dedi. ‘Enflasyonda faizler nasıl düşecek göstereceğim size’ dedi. Yedi yıl geçti. Ne oldu?” ifadelerini kullandı.

Adıyaman Üniversitesinde Mehmet Akif Ersoy Paneli düzenlendi Adıyaman Üniversitesinde Mehmet Akif Ersoy Paneli düzenlendi

“En geç iki yılda enflasyonu düşürürüz”

“DEVA’yı beş yıl önce kurmasaymışız bugün derhal kolları sıvardık ve yeni bir DEVA Partisi kurardık. Biz yaptığımız işe inanıyoruz ve iyi ki yapmışız bu işi diyoruz. İyi ki yola çıkmışız diyoruz. Çünkü hamdolsun korkmadan doğru bildiğimizi konuşuyoruz. Kimseye hakaret etmiyoruz. Kimseye rencide etmiyoruz. Yanlışa yanlış diyoruz. Doğruya da doğru diyoruz. Ama sadece yanlışa yanlış demekle de kalmıyoruz. Nasıl düzelir onu da anlatıyoruz. İsrafı nasıl önleyeceğiz? Anlattım işte. Kamu ihale yasasını değiştirin. Hemen yaparız biz. İsrafı önleyin. Çok basit. Ekonomi. Bağımsız kurumlar bağımsız çalışsın. 10 tane sağlam adamı koyun. 1 ayda kurumlar düzelir. 6 ayda iklim değişir. En geç 2 yılda da enflasyon tekrar tek haneye düşer. Yaptık yine yaparız yani.”

“Erdoğan bir dönem daha aday olmak için Anayasa’da madde değişikliği istiyor mu?”

Yeni anayasaya ilişkin Cumhurbaşkanı Erdoğan’a kritik sorular yönelten Babacan, “Niye bu kadar meraklılar anayasa değişikliğine? İki tane konu geliyor aklımıza. Eğer yok diyorlarsa açıklayabilirler. Ben buradan mesela soruyorum Sayın Erdoğan'a. Bir dönem daha aday olmasıyla ilgili anayasada bir madde değişikliği istiyor mu istemiyor mu? Ya da 50 artı 1 artık zor bir hedef oldu. Çıta çok yüksek kaldı. 50 artı 1 değil de mesela 40 artı 1 ile 35 artı 1 ile seçileyim istiyor mu istemiyor mu? Mesela bu soru sorulmalı ve net bir cevap vermeli ki yeni anayasadan muradını anlayalım. Ama bu sorulara cevap vermediği sürece sadece kendiyle ilgili konuları çözmek için bir anayasa paketi getireceğiyle ilgili bizde şüphe var” dedi.

“Yıllardır ‘Yeni anayasa’ diyorlar; tek madde ortaya koyamadılar”

“Bizim anayasa değişikliğimiz hazır: 115 madde. Biz ne dediğimizi açıklamışız. Yarın biz Meclis’e teklifi sunabiliriz. 5 yaşında bir siyasi parti olarak, Türkiye'nin en genç siyasi partisi olarak bizim 115 maddelik paketimiz hazır. Kodifikasyon tamam. Hükümet 20 yıldır işin başında. Yeni anayasa deyip duruyor Erdoğan değil mi? Yıllardır diyor… Ya tek bir madde şöyle ortaya koysunlar ya koymadılar. Bir başörtüsü ile ilgili madde getirmeye çalıştılar biliyorsunuz. O zaman Sayın Kılıçdaroğlu bir açıklama yaptı. Onlar anayasa dedi. O bir maddeyi de ellerine yüzlerine bulaştırdılar. En sonunda ondan da vazgeçtiler. Baktılar ki karışacak vazgeçtiler. Dolayısıyla yok bir şey yok ortada yani.”

Besni Güncel Haber Merkezi

Editör: Fatih Karakuş